TSK’nın Kozmik Odalarının aranması şimdi anlaşılıyor.
Bülent Arınç’a suikast iddialarının Fethullah Gülen’in Amerika’daki Malikânesinden yapıldığı iddia edilmişti.
O zamanlar çok kimse gibi ben de hadi canım demiştim.
Yalnızca Atatürk ve cumhuriyet düşmanı gerici bir din adamı olduğunu sanıyordum.
Meğer sadece gerici bir din adamı olmakla kalmamış, Amerika ajanlığı yapıyormuş.
Ergenekon Davalarının kumpas olduğu Erdoğan tarafından söylenince onun bir vatan haini, Amerika’nın casusu olduğunu anlamıştım.
15 Temmuzda bu çete reisinin her şey yapabileceği meydana çıktı.
TSK’nın Kozmik Odası görev verilen hâkim tarafından tam 26 gün aranmıştı.
Devamı »
1 Eylül 2016 Perşembe
AF… (İTİR)AF… (G)AF!...(I) - Mehmet Halil Arık
Birinci Bölüm:
Hakim sorar kürsüden:
- Sanık sen misin?
Cevap ilginçtir:
- Hayır hakim bey!... Öküzü ben çaldım.
*
Ne dersiniz; (g)af’la gelen (itir)af, affın gerekçesi olur mu?...
*
Devam ettirelim sorgulamayı, akla gelen ilk soruyla:
- Öküz çalınırken sen neredeydin?
- İleri(!) demokrasi, milli irade(!), din iman… “ben varım ya ben!..” nutukları atarak görev başındaydım. Ne istedilerse veriyordum. Santim mesafe yoktu aramızda. Allah diyordu hep. Hayır ve sevap hizmeti yaptıklarını söylüyorlardı bize. Aldatıldık. Hatta bir Abi’miz “bana salak” diyebilirsiniz” bile dedi. Aldatılmak gücümüze gitti. Ortak söylem ve eylem içindeydik. Yalanlarını bilsek de, bizim de elimizde kur’an vardı, onlarında... Sözleri fermandı, o fermanlar canımıza minnet, derdimize dermandı, oy toplarken hayli işimize yaradı. Göreve ben de öyle gelmiştim. Korumakta kusur etmedim, mahsur da görmedim.
Devamı »
Hakim sorar kürsüden:
- Sanık sen misin?
Cevap ilginçtir:
- Hayır hakim bey!... Öküzü ben çaldım.
*
Ne dersiniz; (g)af’la gelen (itir)af, affın gerekçesi olur mu?...
*
Devam ettirelim sorgulamayı, akla gelen ilk soruyla:
- Öküz çalınırken sen neredeydin?
- İleri(!) demokrasi, milli irade(!), din iman… “ben varım ya ben!..” nutukları atarak görev başındaydım. Ne istedilerse veriyordum. Santim mesafe yoktu aramızda. Allah diyordu hep. Hayır ve sevap hizmeti yaptıklarını söylüyorlardı bize. Aldatıldık. Hatta bir Abi’miz “bana salak” diyebilirsiniz” bile dedi. Aldatılmak gücümüze gitti. Ortak söylem ve eylem içindeydik. Yalanlarını bilsek de, bizim de elimizde kur’an vardı, onlarında... Sözleri fermandı, o fermanlar canımıza minnet, derdimize dermandı, oy toplarken hayli işimize yaradı. Göreve ben de öyle gelmiştim. Korumakta kusur etmedim, mahsur da görmedim.
Devamı »
Adli Yıl Açılış Töreninin Ardından - Gündüz Akgül
Son dönemlerde Yüksek Yargı Başkanlarının davranışları yargının eleştirilmesine ve yıpratılmasına neden olmaktadır…
Çay toplama partilerine katılma, muhalefetin eleştirisini alkışlama derken, Adli yıl açılış törenlerinin Cumhurbaşkanlığı sarayında yapılması, bu eleştirilerin bardağı taşıran son damlası oldu…
Adli Yıl açılış törenlerinin Saray’da yapılmasının yargı bağımsızlığı ile bağdaşmadığı gerekçesiyle, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı katılmadılar…
Hukukun üstünlüğünü, yargı bağımsızlığını içselleştirmiş birçok hukukçu ve aydın ayni gerekçe ile eleştirilerini dile getirdiler…
Bende böyle düşünüyorum…
Yargının bağımsız ve tarafsız çalışabilmesi için her türlü etkiden uzak tutulması gerekmektedir…
Ne yazık ki çeşitli yerlerden, özellikle siyasilerden gelen bu etkilemeye meslektaşlarımda neden olmaktadır…
Yargı bağımsızlığının ve hukuk üstünlüğünün olduğu bir yerde, Yargıç hiç kimsenin önünde ayağa kalkmaz ve cüppesinin önünü iliklemeye çalışamaz…
Cüppenin ilik ve düğmelerinin olmayışı bunu ifade eder…
Yıllardan beri Adli Yıl açılışı törenleri Yargıtay’da yapılır. Bu törenlerde günün önem ve anlamını belirten konuşmaları, Yargıtay Başkanı ve iki yıl öncesine kadar Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı tarafından yapılırdı…
Devamı »
Çay toplama partilerine katılma, muhalefetin eleştirisini alkışlama derken, Adli yıl açılış törenlerinin Cumhurbaşkanlığı sarayında yapılması, bu eleştirilerin bardağı taşıran son damlası oldu…
Adli Yıl açılış törenlerinin Saray’da yapılmasının yargı bağımsızlığı ile bağdaşmadığı gerekçesiyle, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı katılmadılar…
Hukukun üstünlüğünü, yargı bağımsızlığını içselleştirmiş birçok hukukçu ve aydın ayni gerekçe ile eleştirilerini dile getirdiler…
Bende böyle düşünüyorum…
Yargının bağımsız ve tarafsız çalışabilmesi için her türlü etkiden uzak tutulması gerekmektedir…
Ne yazık ki çeşitli yerlerden, özellikle siyasilerden gelen bu etkilemeye meslektaşlarımda neden olmaktadır…
Yargı bağımsızlığının ve hukuk üstünlüğünün olduğu bir yerde, Yargıç hiç kimsenin önünde ayağa kalkmaz ve cüppesinin önünü iliklemeye çalışamaz…
Cüppenin ilik ve düğmelerinin olmayışı bunu ifade eder…
Yıllardan beri Adli Yıl açılışı törenleri Yargıtay’da yapılır. Bu törenlerde günün önem ve anlamını belirten konuşmaları, Yargıtay Başkanı ve iki yıl öncesine kadar Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı tarafından yapılırdı…
Devamı »
31 Ağustos 2016 Çarşamba
Kürsülerin arka üst duvarlarında yer alan adalet devletin temelidir sözlerini indirin lütfen !..
Adalet devletin temeliymiş de bizim haberimiz yokmuş.
Mahkeme kürsülerinin arkasındaki duvarın üst bölümünde yer alan ve üzerinde “Adalet Devletin Temelidir” yazılı levhaların, bugün için bir anlamı kalmış mıdır?
Yargı, bağımsızlığına ve tarafsızlığına kavuşuncaya kadar, indirin bu levhaları lütfen.
Yargı ve adalet, günümüze kadar böyle örselenmemiş ve sahipsiz kalmamıştır.
Yargı ve adalet, devletin temeli olma işlevini kaybetmiş, siyasal iktidarın bekçiliğine alet edilir hale getirilmiştir.
Devamı »
Mahkeme kürsülerinin arkasındaki duvarın üst bölümünde yer alan ve üzerinde “Adalet Devletin Temelidir” yazılı levhaların, bugün için bir anlamı kalmış mıdır?
Yargı, bağımsızlığına ve tarafsızlığına kavuşuncaya kadar, indirin bu levhaları lütfen.
Yargı ve adalet, günümüze kadar böyle örselenmemiş ve sahipsiz kalmamıştır.
Yargı ve adalet, devletin temeli olma işlevini kaybetmiş, siyasal iktidarın bekçiliğine alet edilir hale getirilmiştir.
Devamı »
Atatürk’ün çağdaş Türkiye’sinden gerici Arap ülkelerine…
Türkiye öylesine zor günler yaşıyor ki Allah sonumuzu hayır etsin.
Şimdiye dek hiç görmediğimiz aptalca bir darbe girişimi yaşadık. 251 vatandaşımızı kaybettik.
Yüzlerce yaralımız var.
Bu kalkışma, darbe girişimi adı her ne olursa olsun tüm vatandaşları ayırım yapmaksızın vatan müdafaasında birleştirdi.
Sosyal bir mutabakat oldu ama görüyoruz ki bu güzel birleşimi bozmaya kararlı bazı kişiler var.
Başta cumhurun başı sonradan aldatıldım diyemeyeceği hataları yapmaya başladı.
Hani bir deyim vardır, kasap et koyun can derinde diye, aynen öyle işte.
Dört bir tarafımız adeta ateş çemberine alınmış, PKK terörü artık sadece Doğu ve Güneydoğu’da değil her yöne uzanır duruma gelmiş.
(Daha birkaç gün önce Kılıçdaroğlu’na suikast yapıldı.)
Devamı »
Şimdiye dek hiç görmediğimiz aptalca bir darbe girişimi yaşadık. 251 vatandaşımızı kaybettik.
Yüzlerce yaralımız var.
Bu kalkışma, darbe girişimi adı her ne olursa olsun tüm vatandaşları ayırım yapmaksızın vatan müdafaasında birleştirdi.
Sosyal bir mutabakat oldu ama görüyoruz ki bu güzel birleşimi bozmaya kararlı bazı kişiler var.
Başta cumhurun başı sonradan aldatıldım diyemeyeceği hataları yapmaya başladı.
Hani bir deyim vardır, kasap et koyun can derinde diye, aynen öyle işte.
Dört bir tarafımız adeta ateş çemberine alınmış, PKK terörü artık sadece Doğu ve Güneydoğu’da değil her yöne uzanır duruma gelmiş.
(Daha birkaç gün önce Kılıçdaroğlu’na suikast yapıldı.)
Devamı »
29 Ağustos 2016 Pazartesi
Atatürk Neyzen Tevfik Buluşması 2 - Cevat Kulaksız
30 Ağustos Zafer Bayramının 94. Yıldönümünü, terör şehitleri, darbe şehitlerinin verdiği hüzünlü ortamında kutladığımız şu günlerde, Atatürk’ün bazı farklı anılarına yer vermek istedik. Atatürk’ün tüm devrim ve ilkelerine 15 yıldır karşı duran iktidarın, dinci-mezhepçi uygulamaları ve yanlış yönetimi yüzünden her türlü terör belası ile ülkemiz karşı karşıyadır. Bu yanlış politikalar sonucu her gün bazen onlarca birden şehitler vermekteyiz.
İşte bu duygularla, ömrü istibdat, gericiler, sahtekâr dincilerle kavga ile geçmiş ney ustası, seçkin mizah ozanımız Neyzen Tevfik’in Atatürk’le olan küçük anılarına yer vermek istedik. Gerçi günümüzde böyle yöneticileri, yönetimleri eleştiren aydınları, (hele taşlayan mizahçıları) ya hapse atıyorlar, ya katlediyorlar. Neyzen Tevfiklerden, Şair Eşreflerden nereye geldiğimiz artık siz düşünün.
Elinde neyi ile Atatürk’ü öven seven, her türlü gericilere şiirleri ile söven bir mizah ustası Neyzen Tevfik’in Atatürk’le olan buluşmalarını, sevgisini bu iki yazımızda sizlerle, 30 Ağustos Zafer Bayramı ve o günlerin anılarını anmak istedik.
Devamı »
İşte bu duygularla, ömrü istibdat, gericiler, sahtekâr dincilerle kavga ile geçmiş ney ustası, seçkin mizah ozanımız Neyzen Tevfik’in Atatürk’le olan küçük anılarına yer vermek istedik. Gerçi günümüzde böyle yöneticileri, yönetimleri eleştiren aydınları, (hele taşlayan mizahçıları) ya hapse atıyorlar, ya katlediyorlar. Neyzen Tevfiklerden, Şair Eşreflerden nereye geldiğimiz artık siz düşünün.
Elinde neyi ile Atatürk’ü öven seven, her türlü gericilere şiirleri ile söven bir mizah ustası Neyzen Tevfik’in Atatürk’le olan buluşmalarını, sevgisini bu iki yazımızda sizlerle, 30 Ağustos Zafer Bayramı ve o günlerin anılarını anmak istedik.
Devamı »
Atatürk Neyzen Tevfik Buluşması 1 - Cevat Kulaksız
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bütün yurt gezileri bir tür bir bayram havası içinde idi. Bir gün Bursa’ya giderken Kemal Paşa’nın yanında en yakın arkadaşları, Bursa ve Balıkesir milletvekilleri vardı. Akşamları Gazi’nin görkemli sofrasında günün olayları anlatılıyor ve gösterilen ilgi değerlendiriliyordu.
Bursa’da böyle bir günün akşamında yine tatlı bir sohbet havası içinde Şair Eşref’ten söz açıldı. Sofradakilerden her biri Eşref’ten birkaç dize okudu.
Şair Eşref’in yeğeni olan Balıkesir Milletvekili Ahmet Süreyya Bey de:
“-Paşam, ded, “amcamın şu meşhur dizeleri hiç aklımdan çıkmadı:
“Şimdi pek çok teker tembel yatağıdır bütün
“Medrese sakinleri asker kaçağıdır bütün”.
Sofradakilerden biri şöyle dedi:
Paşa hazretleri, Şair Eşref öldü ama onun yolundan giden, onun müridi Neyzen Tevfik de ondan aşağı kalmaz, Adını duydunuz mu?”
“-Duydum elbette. Bazı şiirlerini de bilirim. Kendisini tanır mısınız?”
Ahmet Süreyya Bey hemen atıldı:
“-Elbette paşam, iyi tanırım.”
“-Şimdi nerelerdedir acaba?
“-İstanbul’da bir yerlerde kalıyor. Ama bugünlerde kendisini Balıkesir’e oğlumun sünnetine çağıracağım. Ne yapar eder gelir. İzin verirseniz size tanıtmak isterim”.
“-Ya, sevinirim.”
“-Emredersiniz paşam. Neyzen de çok mutlu olacaktır. Size sonsuz bir muhabbeti vardır. Üç yıl önce de Kurtuluş Savaşı’nın coşkusu içinde Ankara’ya gelmiş, bir süre Etlik’te kalmıştı. Size ulaşamadığını biliyorum. O heyecan içinde size uzun bir şiir yazmıştı.
Neyzen Tevfik Mustafa Kemal’in Başkomutanlığında kazanılan Kurtuluş Savaşı’nın ve Atatürk’e olan hayranlığının coşkusunu içinde taşıyordu. Bu coşku içinde “26 Ağustos Taarruzu” adlı aşağıdaki şiiri yazmıştı:
Devamı »
Erdoğan 15 Temmuz olaylarında göründüğü gibi masummudur?
15 Temmuz darbe hareketi Erdoğan için sanki piyangodan çıkmış en büyük ikramiye gibi oldu.
Doğu ve Güneydoğu’da kan gövdeyi götürürken ve hemen hemen her gün patlayan bombalarla gencecik çocuklarımız can verirken bölgede ne Örfi İdare ne de OHAL ilan etmezken, bu kalkışma da hemen OHAL ilan ediliverdi.
24 saat geçmeden yüzlerce gözaltılar, tutuklamalar oldu.
"Gezi olaylarında daha önce edinilmiş tecrübelerimiz var" diyen Erdoğan, İstanbul'da da bazı sıkıntılarla karşılaşmalarına karşın, 12 saat içerisinde durumu kontrol altına aldıklarını söylemişti.
Yine şaşırdık ama helal olsun dedik
Bu kişilerin adresleri, işleri güçleri daha önceden biliniyordu sanki.
Binlerce insan FETÖ cü olarak tutuklandı.
Devamı »
Doğu ve Güneydoğu’da kan gövdeyi götürürken ve hemen hemen her gün patlayan bombalarla gencecik çocuklarımız can verirken bölgede ne Örfi İdare ne de OHAL ilan etmezken, bu kalkışma da hemen OHAL ilan ediliverdi.
24 saat geçmeden yüzlerce gözaltılar, tutuklamalar oldu.
"Gezi olaylarında daha önce edinilmiş tecrübelerimiz var" diyen Erdoğan, İstanbul'da da bazı sıkıntılarla karşılaşmalarına karşın, 12 saat içerisinde durumu kontrol altına aldıklarını söylemişti.
Yine şaşırdık ama helal olsun dedik
Bu kişilerin adresleri, işleri güçleri daha önceden biliniyordu sanki.
Binlerce insan FETÖ cü olarak tutuklandı.
Devamı »
27 Ağustos 2016 Cumartesi
Gaziantep, Kılıçdaroğlu ve Cizre Saldırıları Başlangıç mı?
20 Ağustos’ta, Gaziantep’de, teröristler bir düğüne saldırdı, ekranları kaplayan, ezberlediğimiz isimler, bilinen yorumları yaptılar.
25 Ağustos’ta, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna terörist saldırı oldu, yine aynı kişiler, birbirinin benzeri laflarla saatlerce konuştular.
26 Ağustos’ta Cizre’de Polis merkezine teröristler bombalı kamyonla saldırdılar, yine aynı isimler, daha önce bin kez tekrarladıklarını, ısıtıp ısıtıp beynimize tecavüz ettiler.
Aynı yüzler, aynı isimler, birbirinin aynısı terör saldırıları için aynı şeyleri söylüyor, asıl dile getirilmesi gereken gerçeklerin arkasından dolaşıyorlar.
Devamı »
25 Ağustos’ta, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna terörist saldırı oldu, yine aynı kişiler, birbirinin benzeri laflarla saatlerce konuştular.
26 Ağustos’ta Cizre’de Polis merkezine teröristler bombalı kamyonla saldırdılar, yine aynı isimler, daha önce bin kez tekrarladıklarını, ısıtıp ısıtıp beynimize tecavüz ettiler.
Aynı yüzler, aynı isimler, birbirinin aynısı terör saldırıları için aynı şeyleri söylüyor, asıl dile getirilmesi gereken gerçeklerin arkasından dolaşıyorlar.
Devamı »
Biraz İnsaf, Biraz Samimiyet - Gündüz Akgül
Tüm demokratik ülkelerde ülkeyi yönetecek iktidar partisi ile muhalefet partileri, yapılan seçimlerle yurttaşların kullandıkları oylarla belirlenir…
En çok oy alan ve yasalarda belirtilen oranı tutturan parti hükümet kurarak iktidar partisi, meclise girmek için yeteli oranı tutturanlar ise muhalefet partileri olarak TBMM’de yurttaşları temsil ederler…
Ancak gerek tek parti, gerekse Koalisyon şeklinde birkaç parti hükümet kurup güvenoyu aldıktan sonra, artık yalnız kendilerine oy verenlerin değil, tüm yurttaşların hükümeti olduğunu kabul etmek ve uygulamalarını bu şekilde yapmak zorundadırlar…
Diğer taraftan iktidar olsun, muhalefet olsun tüm partiler eylem ve söylemlerinde samimi olmaları, yurttaşların akıllarıyla alay edecek şekilde davranmamaları, demokratik hukuk devletinin olmazsa olmazıdır…
Devamı »
En çok oy alan ve yasalarda belirtilen oranı tutturan parti hükümet kurarak iktidar partisi, meclise girmek için yeteli oranı tutturanlar ise muhalefet partileri olarak TBMM’de yurttaşları temsil ederler…
Ancak gerek tek parti, gerekse Koalisyon şeklinde birkaç parti hükümet kurup güvenoyu aldıktan sonra, artık yalnız kendilerine oy verenlerin değil, tüm yurttaşların hükümeti olduğunu kabul etmek ve uygulamalarını bu şekilde yapmak zorundadırlar…
Diğer taraftan iktidar olsun, muhalefet olsun tüm partiler eylem ve söylemlerinde samimi olmaları, yurttaşların akıllarıyla alay edecek şekilde davranmamaları, demokratik hukuk devletinin olmazsa olmazıdır…
Devamı »
26 Ağustos 2016 Cuma
Tsk'nın ve Emniyet Teşkilatının Önemi ve Vazgeçilmezliği
Ülkemizin en gerekli olan iç ve dış güvenliğini sağlamak için çok önemli iki kurumumuz vardır.
Bunlardan ilki, ülkemizin ve vatanımızın emperyalist düşman devletlerin saldırılarından ve işgallerinden korunmasını sağlayan Türk Silahlı Kuvvetleri olup; ikincisi de, ülkemizin iç güvenliğini, vatandaşın huzurunu, can ve mal güvenliğini, ülkenin genel olarak asayişini koruyan ve sağlayan jandarma ve polis teşkilatından oluşan emniyet teşkilatımızdır.
Bu iki kurumumuzdan asla vazgeçemeyiz, bu nedenle Türk Silahlı kuvvetlerimizi ve Türk Emniyet Teşkilatımızı güçlendirmek, itibarlarını en üst düzeyde tutmak ve yıpratmamak zorundayız.
Devamı »
Bunlardan ilki, ülkemizin ve vatanımızın emperyalist düşman devletlerin saldırılarından ve işgallerinden korunmasını sağlayan Türk Silahlı Kuvvetleri olup; ikincisi de, ülkemizin iç güvenliğini, vatandaşın huzurunu, can ve mal güvenliğini, ülkenin genel olarak asayişini koruyan ve sağlayan jandarma ve polis teşkilatından oluşan emniyet teşkilatımızdır.
Bu iki kurumumuzdan asla vazgeçemeyiz, bu nedenle Türk Silahlı kuvvetlerimizi ve Türk Emniyet Teşkilatımızı güçlendirmek, itibarlarını en üst düzeyde tutmak ve yıpratmamak zorundayız.
Devamı »
Erdoğan yandaşlarından vaz geçmiyor - Tünay Süer
Türkiye’de kan gövdeyi götürüyor.
PKK, IŞID bombalarıyla yer gök sallanıyor ve onlarca şehit veriyoruz.
Dün CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na suikast yapıldı ve kıl payı kurtuldu.
Bir taraftan FETÖ belası tüm kurumlarımızı ahtapot gibi sarmış.
Yara almış ordumuz içeride ve dışarıda mücadele veriyor.
Ve tüm olanlardan ders almayan Erdoğan halen kendi saltanatını düşünüyor.
Kimse kusura bakmasın ama böyle olduğunu görmek isteyen görür.
Birkaç gün önce İrticacı emekli bir generali başdanışmanı yaptı.
Bu yetmedi şimdi ihraç gerekçesiyle boşalan 2 AYM üyeliğine AKP Li oldukları bilinen
Başdanışmanı olan Recai Akyel ile Akil İnsanlar heyetinde yer alan Yusuf Şevki Hakyemez’i atadı.
Bazıları bunda ne var diye düşünebilirler ama sandıkları kadar basit değil.
Yargı bağımsızlığı demokrasinin olmazsa olmazıdır.
Bu iki kişinin AYM gibi çok önemli bir yerde tarafsız olmaları haliyle imkânsızdır.
Devamı »
PKK, IŞID bombalarıyla yer gök sallanıyor ve onlarca şehit veriyoruz.
Dün CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na suikast yapıldı ve kıl payı kurtuldu.
Bir taraftan FETÖ belası tüm kurumlarımızı ahtapot gibi sarmış.
Yara almış ordumuz içeride ve dışarıda mücadele veriyor.
Ve tüm olanlardan ders almayan Erdoğan halen kendi saltanatını düşünüyor.
Kimse kusura bakmasın ama böyle olduğunu görmek isteyen görür.
Birkaç gün önce İrticacı emekli bir generali başdanışmanı yaptı.
Bu yetmedi şimdi ihraç gerekçesiyle boşalan 2 AYM üyeliğine AKP Li oldukları bilinen
Başdanışmanı olan Recai Akyel ile Akil İnsanlar heyetinde yer alan Yusuf Şevki Hakyemez’i atadı.
Bazıları bunda ne var diye düşünebilirler ama sandıkları kadar basit değil.
Yargı bağımsızlığı demokrasinin olmazsa olmazıdır.
Bu iki kişinin AYM gibi çok önemli bir yerde tarafsız olmaları haliyle imkânsızdır.
Devamı »
Milli irade (ulusal istenç) tatilde mi? - Gündüz Akgül
Atatürk diyor ki; “Hâkimiyet (egemenlik), kayıtsız şartsız milletindir”…
Atatürk’ün bu sözü Anayasamızın 6. Maddesiyle “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir” şeklinde aynen kabul edilmiştir…
Yine Anayasa diyor ki; “Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır”…
Anayasa’ya göre bu organlar, Yasama, Yürütme ve Yargıdır…
Türkiye Büyük Millet Meclis (TBMM) Yasama organıdır…
Tüm milletvekilleri oturdukları yerden her gün, karşılarındaki duvarda yazılı “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” yazısını devamlı okumaktadırlar…
Türk Dil Kurumu sözlüğü Milli İradeyi (Ulusal İstenç), “Ulusça kullanılan ve hiçbir gücün etkileyemeyeceği kuvvet” olarak açıklar…
Bu kısa açıklamalardan sonra gelelim başlıktaki sorunun yanıtına…
Ulusal İstençin görev verdiği yetkili organ (Yasama) nerede?
Tabii ki tatilde…
Devamı »
Atatürk’ün bu sözü Anayasamızın 6. Maddesiyle “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir” şeklinde aynen kabul edilmiştir…
Yine Anayasa diyor ki; “Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır”…
Anayasa’ya göre bu organlar, Yasama, Yürütme ve Yargıdır…
Türkiye Büyük Millet Meclis (TBMM) Yasama organıdır…
Tüm milletvekilleri oturdukları yerden her gün, karşılarındaki duvarda yazılı “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” yazısını devamlı okumaktadırlar…
Türk Dil Kurumu sözlüğü Milli İradeyi (Ulusal İstenç), “Ulusça kullanılan ve hiçbir gücün etkileyemeyeceği kuvvet” olarak açıklar…
Bu kısa açıklamalardan sonra gelelim başlıktaki sorunun yanıtına…
Ulusal İstençin görev verdiği yetkili organ (Yasama) nerede?
Tabii ki tatilde…
Devamı »
25 Ağustos 2016 Perşembe
CHP’nin Kuruluş Şifreleri - Yılmaz Özdemir
Siyasi partiler genellikle var olan sisteme alternatif olarak kurulurlar ve iktidar olmak için mücadele ederler.
Cumhuriyet Halk Partisi, olağanüstü koşullarda kurulan ve cumhuriyeti kurarak devrimleri yapan siyasi partidir.
Tarihi misyonunun bilincinde olan Mustafa Kemal Atatürk, CHP’nin kuruluş tarihini 9 Eylül olarak belirlerken bu günü tesadüfen belirlemiş olamaz.
11 Eylül 1923’te İçişleri Bakanlığı’na kuruluş dilekçesi verilerek kurulan CHP’nin kuruluş gününün iki gün öne alınarak 9 Eylül 1923 kabul edilmesi tarihe not düşmektir.
Çünkü 9 Eylül 1923, İzmir’in düşman işgalinden kurtarılması yani işgalci emperyalistlerin ülkeden kovulmasının birinci yıl dönümüdür.
Atatürk, 9 Eylül’ü CHP’nin kuruluş tarihi olarak belirlerken bütün dünyaya silahlı mücadelenin kazanıldığını ve bundan sonra aslolanın siyasi mücadele olduğunun mesajını verirken, 9 Eylül 1922 öncesi şartların oluşması durumunda silahlı mücadeleye baş vurulacağının şifresini vermiştir.
Devamı »
Cumhuriyet Halk Partisi, olağanüstü koşullarda kurulan ve cumhuriyeti kurarak devrimleri yapan siyasi partidir.
Tarihi misyonunun bilincinde olan Mustafa Kemal Atatürk, CHP’nin kuruluş tarihini 9 Eylül olarak belirlerken bu günü tesadüfen belirlemiş olamaz.
11 Eylül 1923’te İçişleri Bakanlığı’na kuruluş dilekçesi verilerek kurulan CHP’nin kuruluş gününün iki gün öne alınarak 9 Eylül 1923 kabul edilmesi tarihe not düşmektir.
Çünkü 9 Eylül 1923, İzmir’in düşman işgalinden kurtarılması yani işgalci emperyalistlerin ülkeden kovulmasının birinci yıl dönümüdür.
Atatürk, 9 Eylül’ü CHP’nin kuruluş tarihi olarak belirlerken bütün dünyaya silahlı mücadelenin kazanıldığını ve bundan sonra aslolanın siyasi mücadele olduğunun mesajını verirken, 9 Eylül 1922 öncesi şartların oluşması durumunda silahlı mücadeleye baş vurulacağının şifresini vermiştir.
Devamı »
Efsane geri döndü - Tünay Süer
Bıden’ın konuşmasını dikkatle izledim.
Amerika’da yüzyıllardır olan anayasalarına bağlı olduklarını ve yemin ettiklerini, bunun dışına çıkamayacaklarını anlattı.
Obama’nın tek başına hareket edemeyeceğini öyle bir şey yapmaya kalkarsa atılacağını söyledi.
Bıden‘ın bu sözlerinde gizli bir söz düellosu vardı sanki.
Erdoğan’a “sen anayasayı takmayabilirsin, tek başına hareket edebilirsin hatta başka ülkelerde de böyle olabilir ama Amerika’da asla olmaz.
Bizde hukuk yasaların dışında bir tarafa bağlı değildir, yasalar neyi gerektirirse onu yaparlar” diyerek onu adeta iğneledi.
Erdoğan’ın suratı daha da asıldı sanki.
Devamı »
Amerika’da yüzyıllardır olan anayasalarına bağlı olduklarını ve yemin ettiklerini, bunun dışına çıkamayacaklarını anlattı.
Obama’nın tek başına hareket edemeyeceğini öyle bir şey yapmaya kalkarsa atılacağını söyledi.
Bıden‘ın bu sözlerinde gizli bir söz düellosu vardı sanki.
Erdoğan’a “sen anayasayı takmayabilirsin, tek başına hareket edebilirsin hatta başka ülkelerde de böyle olabilir ama Amerika’da asla olmaz.
Bizde hukuk yasaların dışında bir tarafa bağlı değildir, yasalar neyi gerektirirse onu yaparlar” diyerek onu adeta iğneledi.
Erdoğan’ın suratı daha da asıldı sanki.
Devamı »
24 Ağustos 2016 Çarşamba
Yargı Saray’da - Gündüz Akgül
Ülke, başarısız darbe girişimi ve buna bulaşmış personel tasfiyesi (ayıklaması), Suriye Cerablus operasyonu ve diğer olumsuzluklar nedeniyle toz, duman içinde kalmışken, önemli bir konunun göz ardı edilmemesi gerekmektedir…
Adli Yıl açılış töreni…
32 yıllık meslek yaşamımın 28 yılı yargıda geçti. 20 yıl öncede emekli oldum…
Gerek bu 48 yıllık sürede, gerekse öncesinde adeta yasa haline gelmiş bir teamül (öteden beri olagelen) gereği adli yıl açılış törenleri Yargıtay’da yapılmaktadır…
Bu törende, günün önem ve anlamını belirten konuşmaları, Yargıtay Başkanı ve iki yıl öncesine kadar Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı yapılırdı…
Devamı »
Adli Yıl açılış töreni…
32 yıllık meslek yaşamımın 28 yılı yargıda geçti. 20 yıl öncede emekli oldum…
Gerek bu 48 yıllık sürede, gerekse öncesinde adeta yasa haline gelmiş bir teamül (öteden beri olagelen) gereği adli yıl açılış törenleri Yargıtay’da yapılmaktadır…
Bu törende, günün önem ve anlamını belirten konuşmaları, Yargıtay Başkanı ve iki yıl öncesine kadar Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı yapılırdı…
Devamı »
Cadı Avı (mı) - Güner Yiğitbaşı
Değerli okurlar ve dostlar, sizlerden uzunca sayılabilecek bir süre ayrı kaldığımızın farkındayız, bu ayrılık için bilmem sizler ne düşündünüz?
Hemen söyleyelim,bir sorun yok, alo Fatih vaziyetleri falan değil, iş yoğunluğundan kaknaklı zorunlu bir ara veriş.
Hepimizin nefretle kınadığımız ve lanetlediğimiz 15.Temmuz darbe girişiminin;bu ülkenin yok olmaya yüz tutmuş olan yargısına, yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına bir kat daha darbe vurduğuna ve devletin temeli olan adaletin iyice örselendiğine tanık oluyoruz.
Devamı »
Hemen söyleyelim,bir sorun yok, alo Fatih vaziyetleri falan değil, iş yoğunluğundan kaknaklı zorunlu bir ara veriş.
Hepimizin nefretle kınadığımız ve lanetlediğimiz 15.Temmuz darbe girişiminin;bu ülkenin yok olmaya yüz tutmuş olan yargısına, yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına bir kat daha darbe vurduğuna ve devletin temeli olan adaletin iyice örselendiğine tanık oluyoruz.
Devamı »
23 Ağustos 2016 Salı
Ey İstikbal Hırsızları; Umut Katilleri! Sözüm Sizlere!
(YENi ekleriyle, öneminden ötürü, bir tekrar yazsı-KONU 2010 KPSS SINAVI VE BUGÜN)
İlk yayın tarihi kasım 2011 son yayın tarihi Ağustos, 18, 2016
(BİLİYORUM, UZUN… AMA ÇOK ÖNEMLİ, DÜN İLE BUGÜN FARKIYLA İNSANLARIIN NASIL KANDIRILDIKLARINI BİR KEZ DAHA GÖRMEK – ANLAMAK ADINA
Not: Darbe girişimi sonrası yeniden gündeme gelen, 2010 KPSS hırsızlığına bugünden geriye dönüp bir bakışı anlatır bu yazı. O günün koruma ve kollamacılarının ortak tavrı ile savunulan hırsızlar, bu gün “hak ettikleri cezaya(!)” çarptırılacakmış… KHK bile çıkarmışlar bu amaçla…
Gününde tedbirini almayan aymazlara bu gün “hadi hayırlısı – kolay gelsin” dememiz bekleniyorsa derim ki; resmin bütününe bakmadan suçluların bir bölümünü dışta bırakacak hukuk, “laik, demokratik, özgürlükçü, insan haklarına saygılı sosyal hukuk devletini kuramaz.
Devamı »
İlk yayın tarihi kasım 2011 son yayın tarihi Ağustos, 18, 2016
(BİLİYORUM, UZUN… AMA ÇOK ÖNEMLİ, DÜN İLE BUGÜN FARKIYLA İNSANLARIIN NASIL KANDIRILDIKLARINI BİR KEZ DAHA GÖRMEK – ANLAMAK ADINA
Not: Darbe girişimi sonrası yeniden gündeme gelen, 2010 KPSS hırsızlığına bugünden geriye dönüp bir bakışı anlatır bu yazı. O günün koruma ve kollamacılarının ortak tavrı ile savunulan hırsızlar, bu gün “hak ettikleri cezaya(!)” çarptırılacakmış… KHK bile çıkarmışlar bu amaçla…
Gününde tedbirini almayan aymazlara bu gün “hadi hayırlısı – kolay gelsin” dememiz bekleniyorsa derim ki; resmin bütününe bakmadan suçluların bir bölümünü dışta bırakacak hukuk, “laik, demokratik, özgürlükçü, insan haklarına saygılı sosyal hukuk devletini kuramaz.
Devamı »
Karl Marx Gibi Bir Garip Emekli - Cevat Kulaksız
Bir gün Ankara Kızılay Metrosunda giderken, baktım karşıdan uzun boylu, beyaza çalan saçları ile saçı sakalı oldukça uzamış derviş kılıklı bir garip adam gelmekte. Aman Tanrım karşımda Karl Marx mı desem, Caherles Darvin mi desem (ama onlar öleli yüz yıl oldu) garip kılıklı bir adamı görünce şaşırdım. Zaten gelip geçen de şaşkınlıkla bakıyorlardı.
Sokaklarda benim bir huyum var, böylesine ilginç adamlar daima ilgimi çeker, hemen sokulurum, onunla konuşmak isterim. Yavaş yavaş yanına yaklaşarak, affedersiniz sizinle birkaç dakika görüşebilir miyim, diyerek sokuldum. Siz kimsiniz, dedim, “ben bir Âdemoğluyum” dedi. Ne iş yaparsınız, dedim, “ben emekliyim, aşıkım, şiir yazarım, insanları, dünyayı gözlerim”, gibi bir şey söyledi. Bu gizemli derviş kılıklı, derviş deyişli adam daha da ilgimi çekti.
Devamı »
Sokaklarda benim bir huyum var, böylesine ilginç adamlar daima ilgimi çeker, hemen sokulurum, onunla konuşmak isterim. Yavaş yavaş yanına yaklaşarak, affedersiniz sizinle birkaç dakika görüşebilir miyim, diyerek sokuldum. Siz kimsiniz, dedim, “ben bir Âdemoğluyum” dedi. Ne iş yaparsınız, dedim, “ben emekliyim, aşıkım, şiir yazarım, insanları, dünyayı gözlerim”, gibi bir şey söyledi. Bu gizemli derviş kılıklı, derviş deyişli adam daha da ilgimi çekti.
Devamı »
TSK mı yaptı, atadığınız, yerleştirdiğiniz asker elbisesi giymiş teröristler mi?
Bugün askeri birliklerin şehir merkezlerinden apar topar polis eskortları eşliğinde çıkartıldıklarını televizyon kanallarında izlediğimde içim cızladı.
Ne oluyor yahu?
Bu ne acele?
Yangından mal kaçırır gibi aynen…
Bana kalırsa Fethullah denen adam veya üst akıl dedikleri güçlerin de istedikleri buydu.
Türk Silahlı Kuvvetlerini darmaduman etmek.
Çünkü Türk Ordusunu yenemiyorlardı bir türlü.
Türkiye’yi parçalamak veya bir koloniye çevirmenin yolu buydu sanırım.
Önce orduya ve devlet kurumlarının içine imam sayesinde yıllardır sızma yaptılar.
Buna sızma demeyelim de yerleştirildiler demek daha doğru olur.
Evet, Fethullah hareketi 1960 + 70 lerde başladı ama AKP döneminde palazlandı.
13 yıldır ne isteseler verildi…
Sonra Ergenekon, Balyoz gibi komplolarla TSK’nın Atatürkçü komutan ve diğer subaylarını yıllarca hapishanelerde tutsak ettiler.
Onlar için çok kolay olmuştu.
Zira ordudaki komuta zincirinde olsun, Emniyet güçlerinde olsun karar mekanizmalarında yerleşmişlerdi.
Dijital verilerle, toprak altına gömdükleri silahlarla ve kendilerinden olan savcı ve de hakimlerle istedikleri gibi yargısız infaz yapıyorlardı.
Bence bu hazırladıkları projenin birinci bölümüydü.
A planı diyelim.
İkincisi yani B planı FETÖ ‘ye darbecik kalkışması yaptırmaktı.
Aslında gerçek darbeyi istemiş olsalardı pekala yapabilirlerdi.
Çok örnek var tarihimizde.
Hani bizim çocuklar dedikleri gibi…
Böylesine aptalca ve haince, acemice hatta komik denilecek darbe olmazdı.
Boğaz köprüsüne tankları dizmek, TBMM’sini, Beştepe’yi bombalamak ta neydi?
Erdoğan’a zarar vermek isteselerdi verebilirlerdi ama amaçları o değildi.
Ordunun içine ne kadar sızsalar da TSK ‘nin Kemalist askerlerinden ve Türk halkından
çekiniyorlardı.
ABD’nin BOP projesi tutmamıştı. Erdoğan vaz geçmişti.
Irak gibi kimyasal silahlar var diye aleni Türkiye’ye savaş açamazdı.
Atatürk ve laik, demokratik cumhuriyetten nefret eden Fethullah denen imamı kara kaşına gözüne tutkun olduğu için barındırmıyordu.
Dincilik üzerine onu bu günler için kullanıyordu.
(Hep birlikte göreceğiz, Amerika işi bitince tekmeyi vuracaktır kıçına.FETÖ’cü hain generalleri, subayları gözden çıkarttığı gibi.)
Erdoğan’da iktidarda kalabilmek için onunla işbirliği içindeydi zaten.
Bunu Burhan Kuzu bir televizyon programında anlatmıştı.
B planı ile TSK’yı iyice yıprattı. Harplerde en büyük güç olan Hava Kuvvetlerimizi adeta çökertti.
Şimdi emekli havacı generaller Hava Kuvvetlerimizin yapılanmasının ve harbe hazırlanmasının en aşağı beş senede olacağını söylüyorlar.
ABD denilen kara bela bunlarla yetinmeyerek, ordumuzu halkın gözünden düşürmeye kalktı…
AKP, ordunun Kemalist askerlerine sarılıp, moral vereceğine bu planı desteklercesine kışlaların kapılarına tanklar çıkmasın diye çöp kamyonlarını dikti.
Bu ne onur kırıcı, ne moral bozucu bir hareketti halbuki.
Bir devlet veya iktidar kendi ordusunu nasıl bu durumlara düşürür hayret!
Erdoğan yanlış üzerine yanlış yapıyor.
Askeri okulları kapatıyor.
O askeri okullar ki halk çocuklarının parasız eğitim aldıkları, subaylığın en temel özelliklerini ve disiplini öğrendikleri sembolleşmiş yapıtlardır.
Askeri okulları kapatırken el koyulan Fethullahın Okullarını İmam Hatiplere çeviriyor.
Bu hareket, Erdoğan, FETÖ’ cüleri yok ederken acaba ERDO’cular mı yetiştirecek düşüncesini getiriyor akıllara.
Kısacası Askere ait ne varsa satışa çıkartıyor ve askeri yerinden ediyor.
Ha belki kışlalar şehir dışına çıkartılabilir ama gün bu gün değildi.
İçim sızladı dedim o tankların polis eskortları eşliğinde kışlasından çıkmalarına, doğrudur.
Darbe, Kalkışma adı her neyse…
TSK mı yaptı, yoksa sizlerin atadığınız, yerleştirdiğiniz asker elbisesi giymiş teröristler mi?
Bunu bir düşünün…
Sanki düşman askerleriymiş işgal etmişler de ülkeyi terk ediyorlarmış gibi.
Em. Tüm. Amiral Türker Ertürk bugünkü İşte Londra’daki Askeri Birliklerin Listesi başlıklı yazısında konuyu işlemiş.
“Batı'da askeri birliklerin şehrin merkezinde olmadığı; pervasızca söylenen, kuyruklu bir yalandır.
Örneğin İngiltere'nin başkenti Londra'da, Meclis'in (House of Parliament) ve Başbakan'ın evi ve ofisinin (Downing Street 10) etrafı; Savunma Bakanlığı, Genelkurmay, Kuvvet Komutanlıkları ve bunların ek tesisleri gibi askeri binalarla doludur. Hem de abartılı biçimde. Ama İngiltere’de, hiç bir siyasinin aklına bunlara el koymak ve ranta çevirmek gelmez, gelemez ”diyerek okurlarına bir liste sunuyor.
O zaman demekki rant sağlamak için satılacak bu yerler.
Yazık, çok yazık.
İşte Amerika’nın B planı buydu.
Gelelim C planına…
Şimdi beslediği teröristlere bombalı saldırılar yaptırarak hem onca masumun canına kıyıyor.
Neden?
İç savaş çıkartmak için tabi…
***
Erdoğan iktidara geldiğinde belki güllük gülistanlık bir Türkiye değildik ama alev topuna dönmemişti ülkemiz.
Saltanatını sürdürmek ve iktidarda kalabilmek adına yaptığı hataların cezasını bizler çekiyoruz.
Onun Kemalistlere yakın durmasına, değiştiğine inanmıyorum.
Yine bildiğini okuyor.
Sanki bu darbe kalkışması onun işine geldi gibi.
Baksanıza, 12 Eylül de irtica faaliyetlerinden ötürü ordudan atılan ve Kemalist subaylara karşı FETÖ’nün en büyük destekçisi olmuş İrticacı, Atatürk ve rejim düşmanı eski bir generali Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı yapmış.
Neden İlker Başbuğ değil de irticacı birisi?
Ona inanmak isterdim…
Tünay Süer
23.08.2016
Ne oluyor yahu?
Bu ne acele?
Yangından mal kaçırır gibi aynen…
Bana kalırsa Fethullah denen adam veya üst akıl dedikleri güçlerin de istedikleri buydu.
Türk Silahlı Kuvvetlerini darmaduman etmek.
Çünkü Türk Ordusunu yenemiyorlardı bir türlü.
Türkiye’yi parçalamak veya bir koloniye çevirmenin yolu buydu sanırım.
Önce orduya ve devlet kurumlarının içine imam sayesinde yıllardır sızma yaptılar.
Buna sızma demeyelim de yerleştirildiler demek daha doğru olur.
Evet, Fethullah hareketi 1960 + 70 lerde başladı ama AKP döneminde palazlandı.
13 yıldır ne isteseler verildi…
Sonra Ergenekon, Balyoz gibi komplolarla TSK’nın Atatürkçü komutan ve diğer subaylarını yıllarca hapishanelerde tutsak ettiler.
Onlar için çok kolay olmuştu.
Zira ordudaki komuta zincirinde olsun, Emniyet güçlerinde olsun karar mekanizmalarında yerleşmişlerdi.
Dijital verilerle, toprak altına gömdükleri silahlarla ve kendilerinden olan savcı ve de hakimlerle istedikleri gibi yargısız infaz yapıyorlardı.
Bence bu hazırladıkları projenin birinci bölümüydü.
A planı diyelim.
İkincisi yani B planı FETÖ ‘ye darbecik kalkışması yaptırmaktı.
Aslında gerçek darbeyi istemiş olsalardı pekala yapabilirlerdi.
Çok örnek var tarihimizde.
Hani bizim çocuklar dedikleri gibi…
Böylesine aptalca ve haince, acemice hatta komik denilecek darbe olmazdı.
Boğaz köprüsüne tankları dizmek, TBMM’sini, Beştepe’yi bombalamak ta neydi?
Erdoğan’a zarar vermek isteselerdi verebilirlerdi ama amaçları o değildi.
Ordunun içine ne kadar sızsalar da TSK ‘nin Kemalist askerlerinden ve Türk halkından
çekiniyorlardı.
ABD’nin BOP projesi tutmamıştı. Erdoğan vaz geçmişti.
Irak gibi kimyasal silahlar var diye aleni Türkiye’ye savaş açamazdı.
Atatürk ve laik, demokratik cumhuriyetten nefret eden Fethullah denen imamı kara kaşına gözüne tutkun olduğu için barındırmıyordu.
Dincilik üzerine onu bu günler için kullanıyordu.
(Hep birlikte göreceğiz, Amerika işi bitince tekmeyi vuracaktır kıçına.FETÖ’cü hain generalleri, subayları gözden çıkarttığı gibi.)
Erdoğan’da iktidarda kalabilmek için onunla işbirliği içindeydi zaten.
Bunu Burhan Kuzu bir televizyon programında anlatmıştı.
B planı ile TSK’yı iyice yıprattı. Harplerde en büyük güç olan Hava Kuvvetlerimizi adeta çökertti.
Şimdi emekli havacı generaller Hava Kuvvetlerimizin yapılanmasının ve harbe hazırlanmasının en aşağı beş senede olacağını söylüyorlar.
ABD denilen kara bela bunlarla yetinmeyerek, ordumuzu halkın gözünden düşürmeye kalktı…
AKP, ordunun Kemalist askerlerine sarılıp, moral vereceğine bu planı desteklercesine kışlaların kapılarına tanklar çıkmasın diye çöp kamyonlarını dikti.
Bu ne onur kırıcı, ne moral bozucu bir hareketti halbuki.
Bir devlet veya iktidar kendi ordusunu nasıl bu durumlara düşürür hayret!
Erdoğan yanlış üzerine yanlış yapıyor.
Askeri okulları kapatıyor.
O askeri okullar ki halk çocuklarının parasız eğitim aldıkları, subaylığın en temel özelliklerini ve disiplini öğrendikleri sembolleşmiş yapıtlardır.
Askeri okulları kapatırken el koyulan Fethullahın Okullarını İmam Hatiplere çeviriyor.
Bu hareket, Erdoğan, FETÖ’ cüleri yok ederken acaba ERDO’cular mı yetiştirecek düşüncesini getiriyor akıllara.
Kısacası Askere ait ne varsa satışa çıkartıyor ve askeri yerinden ediyor.
Ha belki kışlalar şehir dışına çıkartılabilir ama gün bu gün değildi.
İçim sızladı dedim o tankların polis eskortları eşliğinde kışlasından çıkmalarına, doğrudur.
Darbe, Kalkışma adı her neyse…
TSK mı yaptı, yoksa sizlerin atadığınız, yerleştirdiğiniz asker elbisesi giymiş teröristler mi?
Bunu bir düşünün…
Sanki düşman askerleriymiş işgal etmişler de ülkeyi terk ediyorlarmış gibi.
Em. Tüm. Amiral Türker Ertürk bugünkü İşte Londra’daki Askeri Birliklerin Listesi başlıklı yazısında konuyu işlemiş.
“Batı'da askeri birliklerin şehrin merkezinde olmadığı; pervasızca söylenen, kuyruklu bir yalandır.
Örneğin İngiltere'nin başkenti Londra'da, Meclis'in (House of Parliament) ve Başbakan'ın evi ve ofisinin (Downing Street 10) etrafı; Savunma Bakanlığı, Genelkurmay, Kuvvet Komutanlıkları ve bunların ek tesisleri gibi askeri binalarla doludur. Hem de abartılı biçimde. Ama İngiltere’de, hiç bir siyasinin aklına bunlara el koymak ve ranta çevirmek gelmez, gelemez ”diyerek okurlarına bir liste sunuyor.
O zaman demekki rant sağlamak için satılacak bu yerler.
Yazık, çok yazık.
İşte Amerika’nın B planı buydu.
Gelelim C planına…
Şimdi beslediği teröristlere bombalı saldırılar yaptırarak hem onca masumun canına kıyıyor.
Neden?
İç savaş çıkartmak için tabi…
***
Erdoğan iktidara geldiğinde belki güllük gülistanlık bir Türkiye değildik ama alev topuna dönmemişti ülkemiz.
Saltanatını sürdürmek ve iktidarda kalabilmek adına yaptığı hataların cezasını bizler çekiyoruz.
Onun Kemalistlere yakın durmasına, değiştiğine inanmıyorum.
Yine bildiğini okuyor.
Sanki bu darbe kalkışması onun işine geldi gibi.
Baksanıza, 12 Eylül de irtica faaliyetlerinden ötürü ordudan atılan ve Kemalist subaylara karşı FETÖ’nün en büyük destekçisi olmuş İrticacı, Atatürk ve rejim düşmanı eski bir generali Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı yapmış.
Neden İlker Başbuğ değil de irticacı birisi?
Ona inanmak isterdim…
Tünay Süer
23.08.2016
22 Ağustos 2016 Pazartesi
Atatürkün bu mektubu doğru mu? - Cevat Kulaksız
Aşağıdaki internet adresinden, elektronik posta adresime, “Atatürk’ün İnönü’ye yazıldığı mektup” diye açıklanan ve öldüğü yıl yazılan üç sayfalık elle yazılmış bir mektup geldi. Bu mektubu ve mektupta yazılan iddialarla ilgili olayları hiç duymadım ve görmemiştim. Hele öldüğü yıl yazılmış olması bana ilginç geldi.
Zaman zaman Kuvaayyi Milliye’nin iki kahramanı, Atatürk ve İnönü’nün zaman zaman tartıştıklarını, birbirine ters düştüklerini biliyorduk. Hepimiz yerine göre yanılabiliriz, her insan da öyle değil mi? Her ne hal ise, ne olursa olsun, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın bu iki kahramanını rahmetle, saygı ile anarız, anıyoruz. Bunu hiç kimse silemez, yadsıyamaz, laiklik, Atatürk ve Atatürkçülük düşmanlarından başka. Ruhları şad olsun.
Ancak okuyucularımızın da bilgi sahibi olmaları için bu 3 mektubun örneği ile birlikte yayınlıyoruz.
Devamı »
Zaman zaman Kuvaayyi Milliye’nin iki kahramanı, Atatürk ve İnönü’nün zaman zaman tartıştıklarını, birbirine ters düştüklerini biliyorduk. Hepimiz yerine göre yanılabiliriz, her insan da öyle değil mi? Her ne hal ise, ne olursa olsun, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın bu iki kahramanını rahmetle, saygı ile anarız, anıyoruz. Bunu hiç kimse silemez, yadsıyamaz, laiklik, Atatürk ve Atatürkçülük düşmanlarından başka. Ruhları şad olsun.
Ancak okuyucularımızın da bilgi sahibi olmaları için bu 3 mektubun örneği ile birlikte yayınlıyoruz.
Devamı »
21 Ağustos 2016 Pazar
Amerika ve Batının yapmak istediklerini anlıyoruz - Tünay Süer
Bugün içimden yazı yazmak gelmedi doğrusu.
Kaç gündür olanlara herkes gibi ben de çok üzüldüm.
Amerika’ya verdim veriştirdim.
Masum insanların kanı ile beslenen vampir Amerika, Ortadoğu ülkelerini kana buladı yetmedi.
Şimdi var gücü ile Türkiye’yi karıştırmak için uğraşıyor.
Bu Amerika var ya, güya medeniyet ülkesi ve dünyanın süper gücü.
Hadi canım oradan…
Almış yanına Feto denilen imamı ve PKK, PYD, IŞİD, adı her neyse yarattığı teröristlerden medet umuyor.
Bu mu süper güç?
Genelde yazılarımda hep çatarım.
Amerika dünyadan elini çek derim VS.
Devamı »
Kaç gündür olanlara herkes gibi ben de çok üzüldüm.
Amerika’ya verdim veriştirdim.
Masum insanların kanı ile beslenen vampir Amerika, Ortadoğu ülkelerini kana buladı yetmedi.
Şimdi var gücü ile Türkiye’yi karıştırmak için uğraşıyor.
Bu Amerika var ya, güya medeniyet ülkesi ve dünyanın süper gücü.
Hadi canım oradan…
Almış yanına Feto denilen imamı ve PKK, PYD, IŞİD, adı her neyse yarattığı teröristlerden medet umuyor.
Bu mu süper güç?
Genelde yazılarımda hep çatarım.
Amerika dünyadan elini çek derim VS.
Devamı »
Hukuk Devleti miyiz? - Gündüz Akgül
Anayasamızda yazılı olanı kabul edersek hukuk devletiyiz…
Sadece hukuk devleti değil, Anayasanın 2. maddesi “Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” demektedir…
Bu tanıma göre devletimizin olmazsa olmaz açılımları şunlardır…
-Egemenlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğünün geçerli olması…
-Hukuk devletinin gereği olan her yetkili, Anayasa ve yasalar tarafından kendisine verilen yetkilerini kullanması ve yetki aşımında bulunmaması…
-Yüce dinimizin vicdanlarda özgürce ve güvence altında yaşanması, siyasallaştırılarak devlet yönetiminde kullanılmaması…
-Demokrasinin olmazsa olmazı olan laikliğin diğer uygar ülkelerde olduğu gibi uygulanması…
Devamı »
Sadece hukuk devleti değil, Anayasanın 2. maddesi “Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” demektedir…
Bu tanıma göre devletimizin olmazsa olmaz açılımları şunlardır…
-Egemenlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğünün geçerli olması…
-Hukuk devletinin gereği olan her yetkili, Anayasa ve yasalar tarafından kendisine verilen yetkilerini kullanması ve yetki aşımında bulunmaması…
-Yüce dinimizin vicdanlarda özgürce ve güvence altında yaşanması, siyasallaştırılarak devlet yönetiminde kullanılmaması…
-Demokrasinin olmazsa olmazı olan laikliğin diğer uygar ülkelerde olduğu gibi uygulanması…
Devamı »
18 Ağustos 2016 Perşembe
Yapmayın Allah aşkına - Tünay Süer
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu hükümete seslendi…
Hükümete açık ve net bir çağrı yapıyorum. Terörü bitirmek için muhalefetten ne istiyorsanız vermeye hazırız!
Bu ne demek oluyor şimdi?
Malum Türkiye’yi tek adam yönetiyor.
“Terörü bitirmek için özerkliği getireceğim, Güneydoğuyu, Doğuyu PKK’ya vereceğim, Öcalan’ı serbest bırakacağım. Gelin bunu mecliste oylayın” dese katılacakmışsınız Sn. Kılıçdaroğlu?
Anlıyorum siz çok nazik bir kişisiniz ama Atatürk’ün partisi CHP’yi dolayısı ile bizleri temsil ediyorsunuz.
Kusura bakmayın ama Sn. Kılıçdaroğlu bir anamuhalefet lideri yalvarır gibi iktidardan bir şey istemez.
Masaya geçer konuşur, olmadı yumruğunu vurur.(Olağan kurultayda Ben Dersimli Kemalim diye vurdunuz ya işte öyle.)
Devamı »
Hükümete açık ve net bir çağrı yapıyorum. Terörü bitirmek için muhalefetten ne istiyorsanız vermeye hazırız!
Bu ne demek oluyor şimdi?
Malum Türkiye’yi tek adam yönetiyor.
“Terörü bitirmek için özerkliği getireceğim, Güneydoğuyu, Doğuyu PKK’ya vereceğim, Öcalan’ı serbest bırakacağım. Gelin bunu mecliste oylayın” dese katılacakmışsınız Sn. Kılıçdaroğlu?
Anlıyorum siz çok nazik bir kişisiniz ama Atatürk’ün partisi CHP’yi dolayısı ile bizleri temsil ediyorsunuz.
Kusura bakmayın ama Sn. Kılıçdaroğlu bir anamuhalefet lideri yalvarır gibi iktidardan bir şey istemez.
Masaya geçer konuşur, olmadı yumruğunu vurur.(Olağan kurultayda Ben Dersimli Kemalim diye vurdunuz ya işte öyle.)
Devamı »
İki Yatır- Cevat Kulaksız
"Ölülerden medet ummak, medeni bir cemiyet için şindir (lekedir). Atatürk
Türkiye’nin pek çok yerinde, her yıl binlerce milyonlarca insanın ziyaret ettikleri çeşitli adlar altın nice türbeler ve yatırlar vardır. Bu türbe ve yatırları ziyaret edenler, çeşitli hastalıklarına şifa bulmak, çocuk doğurmak, koca bulmak, nazar, hatta üniversiteye girmek için oradan bir medet yardım ummaktalar. Bu türbe ve yatırların, ne bilimsel, ne de dinle alakalı olmayan tamamen boş inanç ve hurafeden başka bir şey değildir. Bu şekilde türbe ve yatır ziyaretleri hiçbir surette vatandaşların dertlerine deva olmadığı gibi, zaman kayıpları nedeni ile telafisi sonradan mümkün olmayacak zararlara da neden olmakta. Ayrıca boş yere halkın inancı, ümidi para ile sömürülmektedir.
Bu tür türbe, yatır ziyaretleri konusunda Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, 30 Ağustos 1925'teki Kastamonu söylevinde şöyle demişti.
Devamı »
17 Ağustos 2016 Çarşamba
Aydın Sorumluluğu-Gündüz Akgül
Takiye yaparak aydın görünümü verenlerin dışındaki gerçek aydınların bir sorumluluğu vardır…
Ucu kendilerine dokunsa bile her koşulda doğruları söylemek ve savunmak aydın sorumluluğunun olmazsa olmazıdır…
Bu davranışları nedeniyle çoğu zaman aydınlar bedel ödemek zorunda kalırlar…
Haklılıklar anlaşıldığında, bedel ödetenlerin mahcup olmaları da tarihte sayfalarına yazılan kazançlarıdır…
Hain darbe girişiminden sonra ülkemiz zor bir süreçten geçmektedir…
Bu süreçte, birbirimizi eleştirirken yıkıcı değil, olumlu eleştirilerle doğruyu birlikte bulma ve ülkemizi esenliğe çıkarmakta, aydının olmazsa olmaz görevidir…
Devamı »
Ucu kendilerine dokunsa bile her koşulda doğruları söylemek ve savunmak aydın sorumluluğunun olmazsa olmazıdır…
Bu davranışları nedeniyle çoğu zaman aydınlar bedel ödemek zorunda kalırlar…
Haklılıklar anlaşıldığında, bedel ödetenlerin mahcup olmaları da tarihte sayfalarına yazılan kazançlarıdır…
Hain darbe girişiminden sonra ülkemiz zor bir süreçten geçmektedir…
Bu süreçte, birbirimizi eleştirirken yıkıcı değil, olumlu eleştirilerle doğruyu birlikte bulma ve ülkemizi esenliğe çıkarmakta, aydının olmazsa olmaz görevidir…
Devamı »
16 Ağustos 2016 Salı
Kalkışmayı ranta ve kendi çıkarına mı kullanmaya başladı?
Cuma günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu "Devletin en önemli kuruluşlarını Özelleştirme İdaresi’ne devretmek üzere komisyondan geçirdi.
Muhalefetinde içinde bulunmuş olduğu komisyonlar halkı aldatmacadan başka bir şey değildir.
Nedeni, komisyonlarda üye sayıları partilerin oy oranlarına göre belirleniyor ve 40 üyeden oluşturuluyor.
İktidar partisi oy oranına göre 25 üye katıyor. Mecliste bulunan diğer partilerin toplamı 15 üye ile katılabiliyor.
Yani muhalefet partileri bir önergeyi veya KHK meyi istedikleri kadar kabul etmesinler, kendilerini paralasalar dahi işe yaramıyor.
Bu sadece komisyonlarda değil, Genel Kurulda da böyle…
Dolayısı ile tek partinin her istediği oluyor.
Bu büyük haksızlık ve antidemokratik bir uygulamadır.
Adına Tek adam yönetimi, Reis yönetimi, Başkomutan yönetimi ne derseniz deyin…
Demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir yönetim şeklidir bu…
Devamı »
Muhalefetinde içinde bulunmuş olduğu komisyonlar halkı aldatmacadan başka bir şey değildir.
Nedeni, komisyonlarda üye sayıları partilerin oy oranlarına göre belirleniyor ve 40 üyeden oluşturuluyor.
İktidar partisi oy oranına göre 25 üye katıyor. Mecliste bulunan diğer partilerin toplamı 15 üye ile katılabiliyor.
Yani muhalefet partileri bir önergeyi veya KHK meyi istedikleri kadar kabul etmesinler, kendilerini paralasalar dahi işe yaramıyor.
Bu sadece komisyonlarda değil, Genel Kurulda da böyle…
Dolayısı ile tek partinin her istediği oluyor.
Bu büyük haksızlık ve antidemokratik bir uygulamadır.
Adına Tek adam yönetimi, Reis yönetimi, Başkomutan yönetimi ne derseniz deyin…
Demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir yönetim şeklidir bu…
Devamı »
14 Ağustos 2016 Pazar
İnanılmaz Türkiye - Tünay Süer
AKP 15.Kuruluş yıl dönümünü Genel Merkezde sade bir törenle kutlamış.
Törende konuşan 11.Cumhurbaşkanı Gül’ün konuşma videosunu izledim.
Gül, “Hep beraber önce yenici hareket olarak başlayan ve kuruluşunu gerçekleştirdiğimiz AK Parti Türkiye'yi inanılmaz bir şekilde değiştirdi ve bugünlere taşıdı” dedi.
Şaşırdım!
Gül acaba hayal dünyasında mı yaşıyordu, yoksa o da Erdoğan’a iltifat mı etmek istiyordu!
Bu günler derken yahu daha bir ay önce öyle karanlık, uğursuz bir gece geçirdik ki az daha kendisini peygamber diye yutturmaya kalkan ABD işbirlikçisi, vatan haini bir imamın FETÖ diye kurmuş olduğu çete cumhurbaşkanını öldürecekti.
Sonra aklı sıra yönetime el koyacaktı ve Humeyni gibi Türkiye’ye dönecekti.
İki yüz kırk beş şehidimiz oldu, yaralıların sayısını tam bilemiyoruz.
Devamı »
Törende konuşan 11.Cumhurbaşkanı Gül’ün konuşma videosunu izledim.
Gül, “Hep beraber önce yenici hareket olarak başlayan ve kuruluşunu gerçekleştirdiğimiz AK Parti Türkiye'yi inanılmaz bir şekilde değiştirdi ve bugünlere taşıdı” dedi.
Şaşırdım!
Gül acaba hayal dünyasında mı yaşıyordu, yoksa o da Erdoğan’a iltifat mı etmek istiyordu!
Bu günler derken yahu daha bir ay önce öyle karanlık, uğursuz bir gece geçirdik ki az daha kendisini peygamber diye yutturmaya kalkan ABD işbirlikçisi, vatan haini bir imamın FETÖ diye kurmuş olduğu çete cumhurbaşkanını öldürecekti.
Sonra aklı sıra yönetime el koyacaktı ve Humeyni gibi Türkiye’ye dönecekti.
İki yüz kırk beş şehidimiz oldu, yaralıların sayısını tam bilemiyoruz.
Devamı »
Aptallık mı aptala yatmak mı!?-Mehmet Halil Arık
APTALLIK MI APTALA YATMAK MI!?...
***
NE ÇOK HAİNİ VARMIŞ BU ÜLKENİN!...
Düşünüyorsunuz, ve düşündükçe şaşırıyorsunuz…..
Ne çok haini varmış bu ülkenin!?...
Hem de kendi elleriyle toprağında büyütüp, suyunu verip ekmeğiyle beslediği!.., Yüksek mevkilere getirip kendi elleriyle yerleştirdiği…
Ne çok haini varmış!...
Bu takke bu külah, bu bürokrat… bu da adamımız; teknokrat denilerek yetkiler verilip, bu eğitim, bu sağlık, bu meclis, bu ordu, karakol, oda, dernek, vakıf, parti, demeden, vekil, altbakanlık, üst başkanlık, eşbaşkanlık, sultanlık, emirlik, , iyanet, ihanet bu diyanet demeden yerleştirip, emrine yüzbinler verilen…
Ne çok haini varmış bu ülkenin!?...
Sivilinden askerine, formalı, üniformalı, poturlu cübbeli, sarıklı, prof. sıfatlı… Okutup “adam” edemediği…
Ahlakı, adabı, yurtseverliği, barışı, erdemi, vicdanı, izanı, aklı kullanmayı, sorup sorgulamayı öğretemediği…
Devamı »
***
NE ÇOK HAİNİ VARMIŞ BU ÜLKENİN!...
Düşünüyorsunuz, ve düşündükçe şaşırıyorsunuz…..
Ne çok haini varmış bu ülkenin!?...
Hem de kendi elleriyle toprağında büyütüp, suyunu verip ekmeğiyle beslediği!.., Yüksek mevkilere getirip kendi elleriyle yerleştirdiği…
Ne çok haini varmış!...
Bu takke bu külah, bu bürokrat… bu da adamımız; teknokrat denilerek yetkiler verilip, bu eğitim, bu sağlık, bu meclis, bu ordu, karakol, oda, dernek, vakıf, parti, demeden, vekil, altbakanlık, üst başkanlık, eşbaşkanlık, sultanlık, emirlik, , iyanet, ihanet bu diyanet demeden yerleştirip, emrine yüzbinler verilen…
Ne çok haini varmış bu ülkenin!?...
Sivilinden askerine, formalı, üniformalı, poturlu cübbeli, sarıklı, prof. sıfatlı… Okutup “adam” edemediği…
Ahlakı, adabı, yurtseverliği, barışı, erdemi, vicdanı, izanı, aklı kullanmayı, sorup sorgulamayı öğretemediği…
Devamı »
Diyanet de Devlet de Halka Karşı Kinci İntikamcı Olamaz
Diyanet İktidarın Arka Bahçesi Midir?
AB Ülkelerinin Hiç Birinde Diyanet Diye Resmi Bir Kurum Yoktur, Kapatılmalıdır.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez hakkında, Diyanetin bazı uygulamaları ve fetvaları hakkında çeşitli eleştirel yazılar okumuşsunuzdur. Fakat bu gün interneti tararken, bir sosyal paylaşım sitesinde Başkan Görmez’in resmi ile birlikte bir mesajını okuyunca inanının çok üzüldüm, dehşete kapıldım. O paylaşım sitesinde aynen şöyle yazıyordu:
“- 19 Mayıs 1919 da ülkemiz ve dinimiz için faydalı bir olay yaşanmamıştır. Putperestlerin bayramıdır”.
Cumhuriyet Tarihinde hiçbir Diyanet İşleri Başkanlarının söylemediğini söyleyen Başkan Görmez’in bu sözleri insanı dehşete düşürüyor, umarım yanlışlık vardır.
Aynı paylaşım sitesindeki bu yazının altında bir vatandaşımız da bir tepki olarak aynen alıyorum, şunları yazmış:
“-Bizim Gibi Putperestlerin Vergileri İle Maaş alan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez O zaman Derhal İstifa Etmelidir. Haramdır”.
Ne dersiniz, Diyanet İşleri Başkanı’nın böyle söylenmiş sözüne karşı siz de aynı tepkiyi göstermez miydiniz? Bu sözler, İstanbul Padişahı ve Halifesinin Kuvayi Milliye aleyhinde, ne ki idamını isteyen fetvasını hatırlatıyor.
Düşününüz, 600 yıllık Osmanlı çağa ayak uyduramadığı için cehalet ve bilimsizlikten battı; bizzat son padişah Vahdettin tarafından, “aman Paşa bu memleketi ancak sen kurtarabilirsin” diyerek Mustafa Kemal’i Samsun’a-Anadolu’ya gönderdiğini hepimiz biliriz. Gerçekten de Türkiye’de ilk kez 2016 bilim-kimya dalında Nobel alan bilim adamımız Prof. Dr. Aziz Sancar’ın dediği gibi, “500 yıldır İslam Dünyasının bilime hiçbir katkısı yoktur”, zaten Osmanlı bilime ilgisiz kaldığı için batmıştır.
Yıkılan koskoca Osmanlı İmparatorluğunun enkazından yepyeni bir Cumhuriyet- TC devleti oluşturmak için, işgal altındaki vatan topraklarını, vatanı kurtarmak için çetin bir mücadele başlatan Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bu vatanı kurtarma mücadelesi 19 Mayıs 1919 da başlamıştır. Bu tarih, Kurtuluş Savaşımızın başlama yılı kabul edilerek bir önemli simge olduğu için en onurlu tarihtir, onun için bayram olarak kutluyorduk.
Bir bakıyorsunuz, devletin başındaki kişi de, “19 Mayıs 1919 dan sonraki tarihi tanımıyorum” diyebiliyor. İhanete varan bu sözler, Türk Ulusu’na yapılan en büyük saygısızlıktır. Bir Diyanet İşleri Başkanı böylesine, onurlu bir tarihimizin başlangıcı olan “19 Mayıs 1919” kötülemek şöyle dursun, “putperestlerin bayramıdır” demesi ne kadar acı bir şey. Kuvayi Milliyeciler ve Mustafa Kemal hakkında son Osmanlı İstanbul Şeyhülislamının ölüm fermanını anımsatan bu sözler, her Türk’ü incitir.
Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın 19 Mayıs 1919 u ve sonraki tarihi yadsıyan sözleri söylerken, hemen onun paralelinde Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in böylesine dini simgelerle kötülemesini görünce, “Diyanet İşleri Başkanlığı AKP-RTE iktidarının arka bahçesi midir” diye söylenen sözü biz de tekrar etmek zorunda kalıyoruz. Madem Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez böyle dini de kullanarak, iktidarın izi ve çizgisinde giderken, “putperest” falan demesi karşısında biz de diyoruz ki, “hoca hoca altına verilen o zırhlı mercedesin hatırına mı böyle davranıyorsun ” demekten kendimizi alamıyoruz.
Şimdiye değin, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın internet sitesinde kuşaktan aşağı fetvalar vermesini yadırgıyorduk ama böylesine Türk Ulusu’nun en onurlu gününü Başkan Görmez’in kötüleyen söz söylemesi yüreğimizi yaralıyor.
Diyanetin bir ölü üzerinden yaptığı müthiş yanlışı, intikamcı, kinci tavrını, Sözcü’de yazan Sayın Emin Çölaşan’ın 9.8.2016 günlü “Bir Mitingin Ardından” adlı yazısından alıntı yaparak dinimize yakışmayan halini örnek verelim:
“Gökhan Açıkkolu isimli bir öğretmen 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından ayın 16 sında gözaltına alınıyor. Gözaltı sürecinin ikinci haftasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü nezarethanesinde fenalaşıyor, kaldırıldığı hastanede ölüyor.
Cenazenin İstanbul'da gömülmesine izin verilmiyor.
Ailesi naaşını Konya'ya taşımak için cenaze aracı istiyor, o da verilmiyor. Bu durumda cenaze, ailesi tarafından sağlanan bir araçla Konya'ya götürülüyor.
Cenaze namazı kılınacak, bu kez de Konya'da hiçbir imam kabul etmiyor.
İmam olmayınca öğretmenin cenaze namazını mahalleden biri kıldırıyor ve bir mezarlıkta imam olmadan toprağa veriliyor. Mezarlığa yakınları dışında kimsenin girmesine izin verilmiyor”. Çok yazık ve ayıp, bir vebalıyı mı defnediyorsunuz.
Diyanet İşleri Başkanlığı daha önce de, “öldürülen darbecilere sela, teçhiz, tekfin ve cenaze namazı kılınması gibi din hizmetleri verilmeyecek” demişti. Zaten o ölünün yaşam hakkını bitirmişsin, böylesine intikamcı tavır dinen uygun olmasa gerek.
Gözaltına alınan her insan suçlumudur, daha hâkim karşısına çıkmamış, yargılanmamış, devletin himayesi altında gözaltında ölüyor (kim bilir o da nasıl öldü, öldürüldü mü) Diyanet ve Başkanı Görmez, siz yargıç mısınız da insanları böylesine peşin suçluyorsunuz, peşin cezalandırıyorsunuz. Kaldı ki cezası kesinleşmiş nice katillerin, dolandırıcı, vurguncu, hırsız, tecavüzcü, darbeci ve PKK'lı teröristlerin namazı kılınırken, nasıl oluyor da gözaltında ölen bir eğitimciye düşmanca tavır takınarak dini defin işlemlerine katılmadığınız gibi engelliyorsunuz. Bu nasıl din anlayışı, bu nasıl vicdan, bu nasıl kin. Din ve Diyanet, din adamı devlet yönetimine karıştıkça, laiklikten uzaklaştıkça başımıza daha nice FETÖ’lar daha nice irtica belaları gelecektir.
Atatürk’ün, dini kullanarak çağdaşlaşma yönünden ülkeye zarar verenler için şu sözünün ne kadar önemli olduğunu artık iyice anlamamız gerekir. “Tarihimizi okuyunuz, görürsünüz ki milleti mahveden harap eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir”.(1923)
Kaynanaya şehvetten tutun da, çocuk yaşlarındaki çocukların evlenmesine kadar çeşit çeşit kuşaktan aşağı fetvalar veren Diyanetimiz, Başkan Mehmet Görmez, şunu bilesiniz ki, içine girmek için yıllarca mücadele ettiğimiz AB nin hiçbir ülkesinde Diyanet İşleri diye resmi bir devlet kurumu yoktur. Ayrıca bilesiniz ki, hiçbir AB ülkesindeki papazların, din adamlarının ne ki Suuidi Arabistan da bile imamların maaşlarını devlet ödemez. Türkiye’de Diyanetin bütçesini inceleyin, kaç bakanlığın bütçesinden fazla tutan bütçesi var. Maliyeyi kemiren, kalkınmamızı engelleyen kurumdur Diyanet. Diyanet, Osmanlıda her türlü yeniliğe, çağdaşlığa, icatlara karşı, Kuvaayyi Milliye’ye karşı fetvalarla karşı duran, ülkeyi gerileten, 19 Mayıs 1919 u yadsıyarak adeta şeyhülislamlık makamı gibi davranan Diyanet hemen kapatılmalıdır. AB normlarına uymayan bu yapı ile ülkemiz AB ye giremez. Diyanet çağdaş bir din kurumu olacaksa, laikliği de savunmalı, halkın inancını kemiren hurafelerle savaşmalıdır.
DEVLET ADAMI VE DİYANET KİNCİ İNTİKAMCI OLAMAZ
Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan bile ikidebir “Meclis idamı onarsa ben de imzalarım” diyerek adeta Meclise telkinde bulunuyor, yasalardan, hukukumuzdan kalkmış olan idam barbarlığını öneriyor. Bu AB kapısında bekleyen bir devlete, devlet adamına yakışmasa gerek.
Hele “Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci Uşak'ta halka hitap ederken bakınız, yasaların üstüne çıkarak intikamcılığını dışa vuruyor:
“Darbecileri öyle bir cezalandıracağız ki, bırakın idamı, gebersek de kurtulsak, diye yalvaracaklar. Bunları öyle deliklere tıkacağız ki, bir daha güneş yüzü göremeyecekler, insan sesi duyamayacaklar, ‘gebertin bizi' diye yalvaracaklar!” Aman Tanrım bu ne kin, bu ne intikam, binlerce kişinin katili APO için bile böyle söylenmemişti. Kaldı ki, AİHM sinin bir kararına göre, Abdullah Öcalan’ı Türkiye, Şubat 2025 yılına kadar tahliye etmek zorunda.
Bakan Zeybekçi’nin söyledikleri, modern bir hukuk devletinin söylediklerini değil, Ortaçağ'ın engizisyoncusunun işkencelerini hatırlatıyor
Sonuç olarak, Kuran-ı Kerim’de ayetlerle de yasaklandığı gibi, çağdaş dünyada devlet ve diyanet halka karşı kinci intikamcı tavır içinde olamaz.
Kaynak: http://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/rahmi-turan/testi-kirilmadan-once-ben-ne-demistim-1346439/
Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.com
AB Ülkelerinin Hiç Birinde Diyanet Diye Resmi Bir Kurum Yoktur, Kapatılmalıdır.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez hakkında, Diyanetin bazı uygulamaları ve fetvaları hakkında çeşitli eleştirel yazılar okumuşsunuzdur. Fakat bu gün interneti tararken, bir sosyal paylaşım sitesinde Başkan Görmez’in resmi ile birlikte bir mesajını okuyunca inanının çok üzüldüm, dehşete kapıldım. O paylaşım sitesinde aynen şöyle yazıyordu:
“- 19 Mayıs 1919 da ülkemiz ve dinimiz için faydalı bir olay yaşanmamıştır. Putperestlerin bayramıdır”.
Cumhuriyet Tarihinde hiçbir Diyanet İşleri Başkanlarının söylemediğini söyleyen Başkan Görmez’in bu sözleri insanı dehşete düşürüyor, umarım yanlışlık vardır.
Aynı paylaşım sitesindeki bu yazının altında bir vatandaşımız da bir tepki olarak aynen alıyorum, şunları yazmış:
“-Bizim Gibi Putperestlerin Vergileri İle Maaş alan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez O zaman Derhal İstifa Etmelidir. Haramdır”.
Ne dersiniz, Diyanet İşleri Başkanı’nın böyle söylenmiş sözüne karşı siz de aynı tepkiyi göstermez miydiniz? Bu sözler, İstanbul Padişahı ve Halifesinin Kuvayi Milliye aleyhinde, ne ki idamını isteyen fetvasını hatırlatıyor.
Düşününüz, 600 yıllık Osmanlı çağa ayak uyduramadığı için cehalet ve bilimsizlikten battı; bizzat son padişah Vahdettin tarafından, “aman Paşa bu memleketi ancak sen kurtarabilirsin” diyerek Mustafa Kemal’i Samsun’a-Anadolu’ya gönderdiğini hepimiz biliriz. Gerçekten de Türkiye’de ilk kez 2016 bilim-kimya dalında Nobel alan bilim adamımız Prof. Dr. Aziz Sancar’ın dediği gibi, “500 yıldır İslam Dünyasının bilime hiçbir katkısı yoktur”, zaten Osmanlı bilime ilgisiz kaldığı için batmıştır.
Yıkılan koskoca Osmanlı İmparatorluğunun enkazından yepyeni bir Cumhuriyet- TC devleti oluşturmak için, işgal altındaki vatan topraklarını, vatanı kurtarmak için çetin bir mücadele başlatan Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bu vatanı kurtarma mücadelesi 19 Mayıs 1919 da başlamıştır. Bu tarih, Kurtuluş Savaşımızın başlama yılı kabul edilerek bir önemli simge olduğu için en onurlu tarihtir, onun için bayram olarak kutluyorduk.
Bir bakıyorsunuz, devletin başındaki kişi de, “19 Mayıs 1919 dan sonraki tarihi tanımıyorum” diyebiliyor. İhanete varan bu sözler, Türk Ulusu’na yapılan en büyük saygısızlıktır. Bir Diyanet İşleri Başkanı böylesine, onurlu bir tarihimizin başlangıcı olan “19 Mayıs 1919” kötülemek şöyle dursun, “putperestlerin bayramıdır” demesi ne kadar acı bir şey. Kuvayi Milliyeciler ve Mustafa Kemal hakkında son Osmanlı İstanbul Şeyhülislamının ölüm fermanını anımsatan bu sözler, her Türk’ü incitir.
Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın 19 Mayıs 1919 u ve sonraki tarihi yadsıyan sözleri söylerken, hemen onun paralelinde Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in böylesine dini simgelerle kötülemesini görünce, “Diyanet İşleri Başkanlığı AKP-RTE iktidarının arka bahçesi midir” diye söylenen sözü biz de tekrar etmek zorunda kalıyoruz. Madem Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez böyle dini de kullanarak, iktidarın izi ve çizgisinde giderken, “putperest” falan demesi karşısında biz de diyoruz ki, “hoca hoca altına verilen o zırhlı mercedesin hatırına mı böyle davranıyorsun ” demekten kendimizi alamıyoruz.
Şimdiye değin, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın internet sitesinde kuşaktan aşağı fetvalar vermesini yadırgıyorduk ama böylesine Türk Ulusu’nun en onurlu gününü Başkan Görmez’in kötüleyen söz söylemesi yüreğimizi yaralıyor.
Diyanetin bir ölü üzerinden yaptığı müthiş yanlışı, intikamcı, kinci tavrını, Sözcü’de yazan Sayın Emin Çölaşan’ın 9.8.2016 günlü “Bir Mitingin Ardından” adlı yazısından alıntı yaparak dinimize yakışmayan halini örnek verelim:
“Gökhan Açıkkolu isimli bir öğretmen 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından ayın 16 sında gözaltına alınıyor. Gözaltı sürecinin ikinci haftasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü nezarethanesinde fenalaşıyor, kaldırıldığı hastanede ölüyor.
Cenazenin İstanbul'da gömülmesine izin verilmiyor.
Ailesi naaşını Konya'ya taşımak için cenaze aracı istiyor, o da verilmiyor. Bu durumda cenaze, ailesi tarafından sağlanan bir araçla Konya'ya götürülüyor.
Cenaze namazı kılınacak, bu kez de Konya'da hiçbir imam kabul etmiyor.
İmam olmayınca öğretmenin cenaze namazını mahalleden biri kıldırıyor ve bir mezarlıkta imam olmadan toprağa veriliyor. Mezarlığa yakınları dışında kimsenin girmesine izin verilmiyor”. Çok yazık ve ayıp, bir vebalıyı mı defnediyorsunuz.
Diyanet İşleri Başkanlığı daha önce de, “öldürülen darbecilere sela, teçhiz, tekfin ve cenaze namazı kılınması gibi din hizmetleri verilmeyecek” demişti. Zaten o ölünün yaşam hakkını bitirmişsin, böylesine intikamcı tavır dinen uygun olmasa gerek.
Gözaltına alınan her insan suçlumudur, daha hâkim karşısına çıkmamış, yargılanmamış, devletin himayesi altında gözaltında ölüyor (kim bilir o da nasıl öldü, öldürüldü mü) Diyanet ve Başkanı Görmez, siz yargıç mısınız da insanları böylesine peşin suçluyorsunuz, peşin cezalandırıyorsunuz. Kaldı ki cezası kesinleşmiş nice katillerin, dolandırıcı, vurguncu, hırsız, tecavüzcü, darbeci ve PKK'lı teröristlerin namazı kılınırken, nasıl oluyor da gözaltında ölen bir eğitimciye düşmanca tavır takınarak dini defin işlemlerine katılmadığınız gibi engelliyorsunuz. Bu nasıl din anlayışı, bu nasıl vicdan, bu nasıl kin. Din ve Diyanet, din adamı devlet yönetimine karıştıkça, laiklikten uzaklaştıkça başımıza daha nice FETÖ’lar daha nice irtica belaları gelecektir.
Atatürk’ün, dini kullanarak çağdaşlaşma yönünden ülkeye zarar verenler için şu sözünün ne kadar önemli olduğunu artık iyice anlamamız gerekir. “Tarihimizi okuyunuz, görürsünüz ki milleti mahveden harap eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir”.(1923)
Kaynanaya şehvetten tutun da, çocuk yaşlarındaki çocukların evlenmesine kadar çeşit çeşit kuşaktan aşağı fetvalar veren Diyanetimiz, Başkan Mehmet Görmez, şunu bilesiniz ki, içine girmek için yıllarca mücadele ettiğimiz AB nin hiçbir ülkesinde Diyanet İşleri diye resmi bir devlet kurumu yoktur. Ayrıca bilesiniz ki, hiçbir AB ülkesindeki papazların, din adamlarının ne ki Suuidi Arabistan da bile imamların maaşlarını devlet ödemez. Türkiye’de Diyanetin bütçesini inceleyin, kaç bakanlığın bütçesinden fazla tutan bütçesi var. Maliyeyi kemiren, kalkınmamızı engelleyen kurumdur Diyanet. Diyanet, Osmanlıda her türlü yeniliğe, çağdaşlığa, icatlara karşı, Kuvaayyi Milliye’ye karşı fetvalarla karşı duran, ülkeyi gerileten, 19 Mayıs 1919 u yadsıyarak adeta şeyhülislamlık makamı gibi davranan Diyanet hemen kapatılmalıdır. AB normlarına uymayan bu yapı ile ülkemiz AB ye giremez. Diyanet çağdaş bir din kurumu olacaksa, laikliği de savunmalı, halkın inancını kemiren hurafelerle savaşmalıdır.
DEVLET ADAMI VE DİYANET KİNCİ İNTİKAMCI OLAMAZ
Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan bile ikidebir “Meclis idamı onarsa ben de imzalarım” diyerek adeta Meclise telkinde bulunuyor, yasalardan, hukukumuzdan kalkmış olan idam barbarlığını öneriyor. Bu AB kapısında bekleyen bir devlete, devlet adamına yakışmasa gerek.
Hele “Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci Uşak'ta halka hitap ederken bakınız, yasaların üstüne çıkarak intikamcılığını dışa vuruyor:
“Darbecileri öyle bir cezalandıracağız ki, bırakın idamı, gebersek de kurtulsak, diye yalvaracaklar. Bunları öyle deliklere tıkacağız ki, bir daha güneş yüzü göremeyecekler, insan sesi duyamayacaklar, ‘gebertin bizi' diye yalvaracaklar!” Aman Tanrım bu ne kin, bu ne intikam, binlerce kişinin katili APO için bile böyle söylenmemişti. Kaldı ki, AİHM sinin bir kararına göre, Abdullah Öcalan’ı Türkiye, Şubat 2025 yılına kadar tahliye etmek zorunda.
Bakan Zeybekçi’nin söyledikleri, modern bir hukuk devletinin söylediklerini değil, Ortaçağ'ın engizisyoncusunun işkencelerini hatırlatıyor
Sonuç olarak, Kuran-ı Kerim’de ayetlerle de yasaklandığı gibi, çağdaş dünyada devlet ve diyanet halka karşı kinci intikamcı tavır içinde olamaz.
Kaynak: http://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/rahmi-turan/testi-kirilmadan-once-ben-ne-demistim-1346439/
Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.com
12 Ağustos 2016 Cuma
"Fethullahçılar, “10 yıl sonra önümüzde kimse duramaz” diyordu"
Paris’ten büyük umutlarla 1998’de döndüğüm Türkiye’deki hedefim, üniversitede kariyer yapmaktı.
Ankara Üniversitesi’nde ders vermeye başladığım 1999 yılından itibaren Fethullahçı gerçeğiyle tanıştım.
Seçmeli yüksek lisans derslerime giren öğrenciler arasındaki kalabalık bir grup dikkatimi çekmişti.
Bu grup, kaymakam adayları ve Polis Akademisi’nden gelen komiser yardımcılarından oluşuyordu.
ABD’nin ‘Yeşil Kuşak’ ve ‘Ilımlı İslam’ projeleri üzerine çalıştığım için Gülen Cemaati’nin, bu projelerin Türkiye ayağındaki önemli aktörlerden olduğunu yurt dışında yaşadığım dönemde de biliyordum.
Üniversitede ders vermeye başladığımda ise söz konusu cemaatin gücünün farkına vardım.
2004’e kadar ders verdiğim Ankara Üniversitesi’nde yüksek lisans yapan Fethullahçı öğrenci sayısı her yıl artıyordu.
Devamı »
Ankara Üniversitesi’nde ders vermeye başladığım 1999 yılından itibaren Fethullahçı gerçeğiyle tanıştım.
Seçmeli yüksek lisans derslerime giren öğrenciler arasındaki kalabalık bir grup dikkatimi çekmişti.
Bu grup, kaymakam adayları ve Polis Akademisi’nden gelen komiser yardımcılarından oluşuyordu.
ABD’nin ‘Yeşil Kuşak’ ve ‘Ilımlı İslam’ projeleri üzerine çalıştığım için Gülen Cemaati’nin, bu projelerin Türkiye ayağındaki önemli aktörlerden olduğunu yurt dışında yaşadığım dönemde de biliyordum.
Üniversitede ders vermeye başladığımda ise söz konusu cemaatin gücünün farkına vardım.
2004’e kadar ders verdiğim Ankara Üniversitesi’nde yüksek lisans yapan Fethullahçı öğrenci sayısı her yıl artıyordu.
Devamı »
11 Ağustos 2016 Perşembe
Amerika’nın istediği gibi-Tünay Süer
Kılıçdaroğlu İzmir’de düzenlenen Cumhuriyet ve Demokrasi mitinginde "Bu darbe cumhuriyetimize, parlamenter sisteme ve demokrasimize karşı yapıldı".
"FETÖ devlete sızmadı adım adım yerleştirildi ”dedi.
Sözleri doğrudur…
***
Deccal, hain, Fethullah Gülen’in eğitimi beş yıl devam ettiği ilk eğitimle sınırlıyken aydın, bilim adamı, eğitimci olarak Amerika ve Batıda övülmesi sırf çıkarları doğrultusundadır.
Haydi, onlar kendi çıkarları için bu haini övüyorlar ve Türkiye’ye iade edilmesini istemiyorlar diyelim.
Ya bizim devlet büyüklerimiz denilenler…
Süleyman Demirel, Özal, Tansu Çiller ve Ecevit.
Bunların hiçbirisi bu adamı ve yaptıklarını nasıl anlamadılar, methiyeler dizerek saygı duydular?
Aldandılar herhalde veya aldatıldılar!
Devamı »
"FETÖ devlete sızmadı adım adım yerleştirildi ”dedi.
Sözleri doğrudur…
***
Deccal, hain, Fethullah Gülen’in eğitimi beş yıl devam ettiği ilk eğitimle sınırlıyken aydın, bilim adamı, eğitimci olarak Amerika ve Batıda övülmesi sırf çıkarları doğrultusundadır.
Haydi, onlar kendi çıkarları için bu haini övüyorlar ve Türkiye’ye iade edilmesini istemiyorlar diyelim.
Ya bizim devlet büyüklerimiz denilenler…
Süleyman Demirel, Özal, Tansu Çiller ve Ecevit.
Bunların hiçbirisi bu adamı ve yaptıklarını nasıl anlamadılar, methiyeler dizerek saygı duydular?
Aldandılar herhalde veya aldatıldılar!
Devamı »
Söyledik Ama Dinletemedik-Gündüz Akgül
12 Eylül 2010 tarihinde halkoyuna sunulan ve Anayasanın bazı maddelerinin değiştiren 5982 sayılı yasanın 24. Maddesiyle, 12 Eylül 1980 askeri darbesini gerçekleştirenlerin yargılanmasını önleyen Anayasanın geçici 15. Maddesi yürürlükten kaldırılıp, 12 Eylül ile hesaplaşılacağı propagandası yoğun bir şekilde yapılarak, 12 Eylül Askeri darbesinden zarar görenlerin sağ, sol ayırımı yapmadan büyük çoğunluğundan “evet” oy istenmişti…
Halk oylamasından önce yazdığım 30.07.2010 tarih ve “Referandum propagandasında yöntem hatası” başlıklı yazıda şöyle demiştim…
“-Anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkındaki 5982 sayılı yasanın halkoyuna (referanduma) sunulması nedeniyle, muhalefet partileri tarafından yapılan propaganda yönteminde büyük hatalar yapılmaktadır…
Devamı »
Halk oylamasından önce yazdığım 30.07.2010 tarih ve “Referandum propagandasında yöntem hatası” başlıklı yazıda şöyle demiştim…
“-Anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkındaki 5982 sayılı yasanın halkoyuna (referanduma) sunulması nedeniyle, muhalefet partileri tarafından yapılan propaganda yönteminde büyük hatalar yapılmaktadır…
Devamı »
Kendimi nasıl savunurdum?-Güner Yiğitbaşı
Dün gece korkunç bir rüya gördüm, ATATÜRK ve ilkelerinin hayranı ve uygulayıcısı, insan hak ve özgürlüklerine, hukukun üstünlüğüne,demokrasiye ve cumhuriyete inanan ve bu değerleri sürekli savunan bir kişi olmamıza rağmen, at izinin it izine karıştığı 15.Temmuz hain ve kanlı darbe girişiminin yarattığı belirsizlik ortamında yanlışlıkla olsa gerek, FETÖ terör örgütü üyesi olduğum gerekçesiyle beni de gözaltına almışlar ve savcının karşısına çıkarılmışım, savcı bey'in bana, sen Fetullah GÜLEN'in falanca lisesinde okumuş ve oradan mezun olmuşsun, 17/25 Ararlık süreci ile 15.Temmuz darbe girişiminden önceki tarihlerde Gülen Cemaatine az miktarda para ve kurban yardımında bulunmuşsun, senin FETÖ örgütü mensubu olduğun konusunda ihbarlar var, kendini savun bakalım dediği anda,kabus içinde uyandım.
Devamı »
Devamı »
Endişeliyim-Tünay Süer
CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, "15 Temmuz gecesi Türk siyasetinin yüz akıdır. 15 Temmuz gecesi Türk siyaseti demokrasiye, milli egemenliğe, seçmenin iradesine tartışmasız bir şekilde sahip çıkarak darbecilerin karşısında olduğunu bütün dünyaya göstermiştir. Yenikapı da 15 Temmuz gecesinin yarattığı bir ruhtur “demiş.
Ona katılmıyorum.
15 Temmuz TSK’nın ve halkın başarısıdır.
Türk siyasetinin ise yüz karasıdır bence…
Çünkü Darbe veya kalkışma adı her ne olursa olsun, yapılan harekete başta AKP olmak üzere siyaset engel olamamıştır.
Bir gün başımıza neler gelebileceğini düşünmemişler…
Uyumuşlar…
Öyleyse hepsinin istifa etmesi gerekmez mi?
Devamı »
Ona katılmıyorum.
15 Temmuz TSK’nın ve halkın başarısıdır.
Türk siyasetinin ise yüz karasıdır bence…
Çünkü Darbe veya kalkışma adı her ne olursa olsun, yapılan harekete başta AKP olmak üzere siyaset engel olamamıştır.
Bir gün başımıza neler gelebileceğini düşünmemişler…
Uyumuşlar…
Öyleyse hepsinin istifa etmesi gerekmez mi?
Devamı »
9 Ağustos 2016 Salı
Yenikapı Miting'inin Düşündürdükleri - Güner Yiğitbaşı
Hangi partiyi tutarsak tutalım, ülkemizin 15.Temmuz gecesi karşı karşıya kaldığı darbe girişiminin korkunç yüzü, her geçen gün iyice netleşmektedir.
İktidardan hoşlanalım veya hoşlanmayalım,ortaya çıkan gerçekler karşısında FETÖ kaynaklı askeri darbe girişimini hepimizin kınaması ve lanetlemesi bir vatanseverlik borcumuzdur.
15.Temmuzdan bu yana, halkımız ayakta ve meydanlarda, eksik de olsa demokrasimize sahip çıkmanın çabası içindedir.Halkımızın bu özverisi, siyasilerimiz tarafından çok iyi değerlendirilmeli ve bu meydanlarda toplanan kalabalığın, kendilerine değil, demokrasimize verdikleri bir destek olduğunu akıllarından çıkarmamalıdır.
Devamı »
İktidardan hoşlanalım veya hoşlanmayalım,ortaya çıkan gerçekler karşısında FETÖ kaynaklı askeri darbe girişimini hepimizin kınaması ve lanetlemesi bir vatanseverlik borcumuzdur.
15.Temmuzdan bu yana, halkımız ayakta ve meydanlarda, eksik de olsa demokrasimize sahip çıkmanın çabası içindedir.Halkımızın bu özverisi, siyasilerimiz tarafından çok iyi değerlendirilmeli ve bu meydanlarda toplanan kalabalığın, kendilerine değil, demokrasimize verdikleri bir destek olduğunu akıllarından çıkarmamalıdır.
Devamı »
Bir Günde Rastladıklarım - Cevat Kulaksız
TELEFONUMA GELEN BİR DOLANDIRICI MESAJI
Bu gün 5.8.2016 Cuma. Maltepe’de yemek yerken, cep telefonuma bir mesaj geldi, baktım yanda resmi görülen mesaj var, aynen şöyle yazıyor:
“BORCUNUZDAN DOLAYI BUGÜN ADRESİNİZDE HACİZ İŞLEMLERİ BAŞLATILACAKTIR, EVDE OLMAMANIZ DURUMUNDA HACİZ İŞLEMİ YAPILACAKTIR. BİLGİ İÇİN 0212 9080673”
Hayda bu da neyin nesi, diye düşündüm ama lokmalar boğazımda dizildi kaldı. Böyle bir sipariş ve alışverişim olmadığı halde önemsememekle birlikte içime bir kurt düştü. Çünkü daha önce bir dolandırıcılığa maruz kaldığım için korktum. Ben yıllardır, İstanbul’a gitmedim, bir siparişim, mal alışım olmadı. Tabi bir dolandırıcılık girişimi olduğunu anladım. Otururken 155 i aradım, durumu izah ettim, telefonda, “muhtemelen bir dolandırıcılık girişimi ile karşı karşıyasınız,” dediler. Telefonumu ve İstanbul’dan geldiği 0212 ile belli olan bu telefon numarasını verdim. “yönlendireceğim, arkadaşlar araştırsınlar” dediler. Amma bu telefonu aramadım, doğru o an için en yakın Necatibey Polis Karakolu’na yöneldim.
Devamı »
Bu gün 5.8.2016 Cuma. Maltepe’de yemek yerken, cep telefonuma bir mesaj geldi, baktım yanda resmi görülen mesaj var, aynen şöyle yazıyor:
“BORCUNUZDAN DOLAYI BUGÜN ADRESİNİZDE HACİZ İŞLEMLERİ BAŞLATILACAKTIR, EVDE OLMAMANIZ DURUMUNDA HACİZ İŞLEMİ YAPILACAKTIR. BİLGİ İÇİN 0212 9080673”
Hayda bu da neyin nesi, diye düşündüm ama lokmalar boğazımda dizildi kaldı. Böyle bir sipariş ve alışverişim olmadığı halde önemsememekle birlikte içime bir kurt düştü. Çünkü daha önce bir dolandırıcılığa maruz kaldığım için korktum. Ben yıllardır, İstanbul’a gitmedim, bir siparişim, mal alışım olmadı. Tabi bir dolandırıcılık girişimi olduğunu anladım. Otururken 155 i aradım, durumu izah ettim, telefonda, “muhtemelen bir dolandırıcılık girişimi ile karşı karşıyasınız,” dediler. Telefonumu ve İstanbul’dan geldiği 0212 ile belli olan bu telefon numarasını verdim. “yönlendireceğim, arkadaşlar araştırsınlar” dediler. Amma bu telefonu aramadım, doğru o an için en yakın Necatibey Polis Karakolu’na yöneldim.
Devamı »
8 Ağustos 2016 Pazartesi
Yenikapı Mitinginin Ardından - Gündüz Akgül
15 Temmuz 2016 gecesi Ordu içindeki hain bir gurubun darbe girişiminden bu güne kadar, ülkenin her tarafında halk sokaklarda demokrasi nöbeti tutmakta, siyasi partiler, halkın ve sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla görkemli mitingler düzenleyerek demokrasiye sahip çıkacaklarını açıklamaktadırlar…
Bu yazıda 07.08. 2016 günün AKP tarafından düzenlenen, siyasi partilerden CHP ve MHP’nin de katıldığı Yenikapı “Demokrasi ve Şehitler Mitingi” hakkındaki düşüncelerimi sevgili okurlarla paylaşmak istiyorum…
Önce CHP’nin Taksim ve Gündoğdu mitingleri, dünde AKP’ni yeni kapı mitingi ile uzun suredir sıkıntılı olan demokrasimizin hatırlanması ve sahiplenmesi ülkemizin esenliği açısından sevindirici bir olaydır…
Yeni kapıda yapılan mitingin olumlu ve olumsuz yönleri hakkın düşüncelerim şöyledir…
Devamı »
Bu yazıda 07.08. 2016 günün AKP tarafından düzenlenen, siyasi partilerden CHP ve MHP’nin de katıldığı Yenikapı “Demokrasi ve Şehitler Mitingi” hakkındaki düşüncelerimi sevgili okurlarla paylaşmak istiyorum…
Önce CHP’nin Taksim ve Gündoğdu mitingleri, dünde AKP’ni yeni kapı mitingi ile uzun suredir sıkıntılı olan demokrasimizin hatırlanması ve sahiplenmesi ülkemizin esenliği açısından sevindirici bir olaydır…
Yeni kapıda yapılan mitingin olumlu ve olumsuz yönleri hakkın düşüncelerim şöyledir…
Devamı »
7 Ağustos 2016 Pazar
“Darbecileri yağlı kazığa oturtalım dedi kendi feto darbeciliğinden tutuklandı!
Bir zamanları eski MHP nin ülkücü vurucu militanlarından, sonradan akademisyen olan, Zaman Gazetesi yazarı Prof. Dr. Mümtazer Türköne bir yazısında, “darbecileri yağlı kazığa oturtalım” demişti. Ne garip ki, kendisi Feto’cu darbeciliğinden tutuklandı. Şeytan diyor ki, bir sokak kabadayısı gibi git şu Prof a “yağlı kazığı” göster…
Şaka bir yana, Cemaatçi-AKP-RTE dinci paraleli doğrultusunda yazan Mümtazer Türköne, demek ki paraleller gibi darbeden korktuğu için böyle korkunç bir işkence yöntemini öneriyordu. Laik TC nin bir profesörü hem Atatürk düşmanı, hem de bir Osmanlı cellâdı gibi “yağlı kazık” önerebilir mi?
Devamı »
6 Ağustos 2016 Cumartesi
“Emperyalizmle Gölge Boksu” ya da Sakın Ola İşin Aslı Gözden Kaçmasın
Ortalık hala karışık bu günlerde değil mi…
Hayatımız neredeyse sürekli “son dakika”
Kimse kimsenin dediğine pek inanmasa da, insanlar yine de sorular sorup karşısındakinden yeni bir şeyler öğrenmeye çalışıyor:
-“Arkası gelir mi?”
-“Ekonomimiz battı mı?”
-“Dolar ne olur?”
-“Daha çok adam atarlar mı?”
-“Ordunun durumu ne olacak?”
-“Bunun arkası başkanlık mı?”
-“Yakalananlar asılır mı asılmaz mı?”
-“Fetö’cüler kazındı mı?”
-“Bu işi yaptıran Amerika mı?”
Devamı »
Hayatımız neredeyse sürekli “son dakika”
Kimse kimsenin dediğine pek inanmasa da, insanlar yine de sorular sorup karşısındakinden yeni bir şeyler öğrenmeye çalışıyor:
-“Arkası gelir mi?”
-“Ekonomimiz battı mı?”
-“Dolar ne olur?”
-“Daha çok adam atarlar mı?”
-“Ordunun durumu ne olacak?”
-“Bunun arkası başkanlık mı?”
-“Yakalananlar asılır mı asılmaz mı?”
-“Fetö’cüler kazındı mı?”
-“Bu işi yaptıran Amerika mı?”
Devamı »
Birlik Ve Berberliğin Koşulları - Gündüz Akgül
15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ülkedeki yıkımı, sözle anlatılmayacak kadar fazladır…
-Yüzlerce yurttaşımız ve güvenlik görevlimiz şehit edilmiştir…
-Halk istencinin (iradesinin) simgesi TBMM bombalanmıştır…
-Güvenliğimizin simgeleri Genelkurmay Başkanlığı ve Gölbaşı Polis Özel Harekât Merkezi bombalanmıştır…
-Ülke büyük bir felaketin ve uçurumun kıyısından dönmüştür…
Bu kadar büyük yıkımın altından ancak birlik ve beraberlik ruhu ile kalkmak olasıdır…
Bu birlik ve beraberlik oluşturulurken, iktidar ve muhalefet olarak herkesin özel ajandalarını bir taraf bırakması, dil, din, mezhep, ırk ve siyasi görüş ayırımı yapılmadan ayni ülkede yaşamanın ortak değerlerinin göz önünde tutulması, söylem ve eylemlerinde herkesin samimi olması, yandaş ve muhalif ayırımın asla nazara alınmaması ve bu zor durumun fırsata çevrilmesinden kaçınılması, gerekli ve zorunludur…
Devamı »
-Yüzlerce yurttaşımız ve güvenlik görevlimiz şehit edilmiştir…
-Halk istencinin (iradesinin) simgesi TBMM bombalanmıştır…
-Güvenliğimizin simgeleri Genelkurmay Başkanlığı ve Gölbaşı Polis Özel Harekât Merkezi bombalanmıştır…
-Ülke büyük bir felaketin ve uçurumun kıyısından dönmüştür…
Bu kadar büyük yıkımın altından ancak birlik ve beraberlik ruhu ile kalkmak olasıdır…
Bu birlik ve beraberlik oluşturulurken, iktidar ve muhalefet olarak herkesin özel ajandalarını bir taraf bırakması, dil, din, mezhep, ırk ve siyasi görüş ayırımı yapılmadan ayni ülkede yaşamanın ortak değerlerinin göz önünde tutulması, söylem ve eylemlerinde herkesin samimi olması, yandaş ve muhalif ayırımın asla nazara alınmaması ve bu zor durumun fırsata çevrilmesinden kaçınılması, gerekli ve zorunludur…
Devamı »
5 Ağustos 2016 Cuma
Yaşasın İktidar ve Muhalefet Demokrasi İçin El Ele - Güner Yiğitbaşı
Cumhurbaşkanı ve Başbakan, CHP Genel Başkanı KILIÇDAROĞLU'na davet üstüne davet yapıyor ve kendisinin de pazar günü İstanbul Yenikapı da yapılacak olan miting de bizzat hazır bulunmasını istiyorlar.
Tayyip Bey ve Binali YILDIRIM söz verdiler ya, bundan sonra iktidar ile muhalefet birlik ve dayanışma içerisinde olacaklar! Bu nedenle olsa gerek, Kılıçdaroğlu Yenikapı miting'inde bizzat hazır olmazsa, siyasal iktidarın boğazından bir lokma geçmeyecek, içlerine sinmeyecek, mitingin tadı tuzu olmayacak, belki meydan da dolmayacak!
Bunu bilen Kılıçdaroğlu da, naz üstüne naz yapıyor, ben miting sofranıza CHP'den bir heyet gönderiyorum, lütfen beni mazur görün diyerek, miting davetini sürekli geri çeviriyor.
Devamı »
Tayyip Bey ve Binali YILDIRIM söz verdiler ya, bundan sonra iktidar ile muhalefet birlik ve dayanışma içerisinde olacaklar! Bu nedenle olsa gerek, Kılıçdaroğlu Yenikapı miting'inde bizzat hazır olmazsa, siyasal iktidarın boğazından bir lokma geçmeyecek, içlerine sinmeyecek, mitingin tadı tuzu olmayacak, belki meydan da dolmayacak!
Bunu bilen Kılıçdaroğlu da, naz üstüne naz yapıyor, ben miting sofranıza CHP'den bir heyet gönderiyorum, lütfen beni mazur görün diyerek, miting davetini sürekli geri çeviriyor.
Devamı »
Natotürkçü değil, Atatürkçü Ordu - Yılmaz Özdemir
Dersim Mebusu Mustafa Zeki Saltık,
Ankara Mebusu Ali Fuat Cebesoy,
Edirne Mebusu Kazım Karabekir,
İzmir Mebusu Refet Bele.
Bu isimler 23 Nisan 1920 ile 11 Ağustos 1923 arası TBMM’de görev yapan 54 asker milletvekillerinden bazıları.
İkinci meclis oluşurken Gazi Mustafa Kemal Atatürk asker milletvekillerinden kışla ve TBMM arasında tercih yapmalarını ister. Çünkü yeni kurulan devlet belli bir sınıfın belli bir zümrenin değil halkın egemenliğine dayanan Cumhuriyet olacaktır.
Kurulan bu devlette askerin görevi dışarıdan gelecek saldırı ve işgallere karşı TBMM’nin emrinde görev yapmaktır.
Çok partili döneme geçilip ’’Türkiye’yi Küçük Amerika Yapacağız’’ diyen Demokrat Parti’nin iktidarda olduğu 1952 yılında Türkiye’nin NATO’ya üye olmasıyla birlikte NATO silah ve teçhizatın yanı sıra subayları eğitmeye ve onlara dünya görüşü aşılamaya başlar.
Devamı »
Ankara Mebusu Ali Fuat Cebesoy,
Edirne Mebusu Kazım Karabekir,
İzmir Mebusu Refet Bele.
Bu isimler 23 Nisan 1920 ile 11 Ağustos 1923 arası TBMM’de görev yapan 54 asker milletvekillerinden bazıları.
İkinci meclis oluşurken Gazi Mustafa Kemal Atatürk asker milletvekillerinden kışla ve TBMM arasında tercih yapmalarını ister. Çünkü yeni kurulan devlet belli bir sınıfın belli bir zümrenin değil halkın egemenliğine dayanan Cumhuriyet olacaktır.
Kurulan bu devlette askerin görevi dışarıdan gelecek saldırı ve işgallere karşı TBMM’nin emrinde görev yapmaktır.
Çok partili döneme geçilip ’’Türkiye’yi Küçük Amerika Yapacağız’’ diyen Demokrat Parti’nin iktidarda olduğu 1952 yılında Türkiye’nin NATO’ya üye olmasıyla birlikte NATO silah ve teçhizatın yanı sıra subayları eğitmeye ve onlara dünya görüşü aşılamaya başlar.
Devamı »
4 Ağustos 2016 Perşembe
Demokrasiye Sahip Çıkmak - Gündüz Akgül
Ülkemiz 15 Temmuz 2016 günü, Türk Ordusu içinde yuvalanmış bir çetenin gerçekleştirmek istediği bir darbe girişimi ile büyük bir tehlike atlattı…
Bu darbe girişimi kısa sürede bastırılmakla beraber, gerçekleşen 1960 ve 1980 askeri darbelerden çok kan akıtarak yüzlerce yurttaşımızı ve güvenlik görevlilerimizi şehit etmiştir…
Bu durum dahi çetenin ne kadar tehlikeli, ne kadar insafsız olduğunu gözler önüne sermiştir…
Darbe girişiminden sonra, gerek siyasiler arasında oluşan olumlu yaklaşım, gerekse her düşünceden, her inançtan tüm yurttaşların demokrasiye ve laik Cumhuriyet sahip çıkışları ilk anda iyimser bir hava yaratmıştır…
Devamı »
Bu darbe girişimi kısa sürede bastırılmakla beraber, gerçekleşen 1960 ve 1980 askeri darbelerden çok kan akıtarak yüzlerce yurttaşımızı ve güvenlik görevlilerimizi şehit etmiştir…
Bu durum dahi çetenin ne kadar tehlikeli, ne kadar insafsız olduğunu gözler önüne sermiştir…
Darbe girişiminden sonra, gerek siyasiler arasında oluşan olumlu yaklaşım, gerekse her düşünceden, her inançtan tüm yurttaşların demokrasiye ve laik Cumhuriyet sahip çıkışları ilk anda iyimser bir hava yaratmıştır…
Devamı »
3 Ağustos 2016 Çarşamba
Ulus’ta Bir Günüm - Cevat Kulaksız
KAVŞAKTA:
2 Ağustos 2016 günü Metro’dan inip Ulus’a doğru bir çıkayım dedim, yürüyerek Anıt’ın karşısındaki kavşakta durdum, bize kırmızı ışık yanıyordu. Bu kavşaktan her gün binlerce insan karşıdan karşıya geçer, geçerken de insanları bir izleseniz ilginç şeylerle, tiplerle karşılaşırsınız.
Karşıda kırmızı yanıyor, bazıları arabaların arasından karşıdan bu yana, yanımızdan karşı yana geçmeye çalışıyorlar; kimisi üzerine gelen arabalara el hareketi yapıyor, kimileri homurdanıyor, kimileri hafif perdeden küfür savuruyor; şoförlerin bazıları bir an önce geçmenin heyecan ve dikkatliliği ile geçmeye çalışan yayalara elle bir şeyler söylüyorlar. Ulus’un en yoğun olduğu bu kavşağı bir âlemdir. Ben, önümden karşıya geçmeye çalışan birisine, “hey alo kırmızı niye yanıyor, arabaya çarparsın sonra”, dedim şaka yollu; onun ötesinde, mizahi yönü galiba iyi olan birisi de, “hemşerim arabaya çarparsın da şu pahalılıkta elin arabasına hasar yaparsın”, dedi. Duyanlar hepimiz, gülümsedik. Öteden biri de, “medeniye işte buralardan başlar arkadaş, medeniyet kurallar zinciridir, bu zincirin bir halkası bozuksa, koparsa medeniyet de bozulur” diye medeniyet dersi veriyordu. Benzetme de hoşum gitti doğrusu. Ama gelip geçmeler devam ediyordu.
Devamı »
2 Ağustos 2016 günü Metro’dan inip Ulus’a doğru bir çıkayım dedim, yürüyerek Anıt’ın karşısındaki kavşakta durdum, bize kırmızı ışık yanıyordu. Bu kavşaktan her gün binlerce insan karşıdan karşıya geçer, geçerken de insanları bir izleseniz ilginç şeylerle, tiplerle karşılaşırsınız.
Karşıda kırmızı yanıyor, bazıları arabaların arasından karşıdan bu yana, yanımızdan karşı yana geçmeye çalışıyorlar; kimisi üzerine gelen arabalara el hareketi yapıyor, kimileri homurdanıyor, kimileri hafif perdeden küfür savuruyor; şoförlerin bazıları bir an önce geçmenin heyecan ve dikkatliliği ile geçmeye çalışan yayalara elle bir şeyler söylüyorlar. Ulus’un en yoğun olduğu bu kavşağı bir âlemdir. Ben, önümden karşıya geçmeye çalışan birisine, “hey alo kırmızı niye yanıyor, arabaya çarparsın sonra”, dedim şaka yollu; onun ötesinde, mizahi yönü galiba iyi olan birisi de, “hemşerim arabaya çarparsın da şu pahalılıkta elin arabasına hasar yaparsın”, dedi. Duyanlar hepimiz, gülümsedik. Öteden biri de, “medeniye işte buralardan başlar arkadaş, medeniyet kurallar zinciridir, bu zincirin bir halkası bozuksa, koparsa medeniyet de bozulur” diye medeniyet dersi veriyordu. Benzetme de hoşum gitti doğrusu. Ama gelip geçmeler devam ediyordu.
Devamı »
Yanlış yoldasınız! - Güner Yiğitbaşı
Ülkesini, insanını,insan hak ve özgürlüklerine hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik ve laik sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetini özleyen ve seven bir yurttaş olarak, buradan bir kez daha siyasal iktidara sesleniyoruz. Yanlış yoldasınız, muhalefete,üniversitelere,barolara ve sivil toplum kuruluşlarına sormadan, danışmadan, kamuoyunda ve Mecliste tartışmadan ve görüşmeden, yangından mal kaçırır gibi, çok acele ve yanlış işler yapıyorsunuz.
Darbe girişiminden sonra yazdığımız bir makalemizde, yaklaşık 260 vatandaşımızın şehit olmalarına rağmen, başarısız kalan darbe girişiminin, bir anlamda ülkemiz için hayırlı olduğunu, bu girişimin Allahın bize bir lütfu olduğunu değerlendirmiştik. Zira, ülke olarak nasihatten pek hoşlanmıyoruz, kendimize çeki düzen vermek ve doğruları bulmak için, bin nasihat yerine, bir musibet yaşamayı yeğliyoruz.
Devamı »
Darbe girişiminden sonra yazdığımız bir makalemizde, yaklaşık 260 vatandaşımızın şehit olmalarına rağmen, başarısız kalan darbe girişiminin, bir anlamda ülkemiz için hayırlı olduğunu, bu girişimin Allahın bize bir lütfu olduğunu değerlendirmiştik. Zira, ülke olarak nasihatten pek hoşlanmıyoruz, kendimize çeki düzen vermek ve doğruları bulmak için, bin nasihat yerine, bir musibet yaşamayı yeğliyoruz.
Devamı »
2 Ağustos 2016 Salı
Savcının Cemaat itirafları
Umut Kitabevi’ne bombalı saldırıya ilişkin iddianameyi hazırlayan savcı Ferhat Sarıkaya, Yaşar Büyükanıt’ın dosyaya dahil edilmesini daha sonra davaya bakan hâkim İlhan Kaya’nın istediğini söyledi.
Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ı Şemdinli olaylarına ilişkin “çete kurmakla” suçlayan ve hakkında dosya hazırlayan dönemin Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Fethullah Gülen cemaati soruşturmasını yürüten savcı Serdar Coşkun’a giderek çarpıcı itiraflarda bulundu. Halen Ankara Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapan ve tanık olarak ifadesi alınan Sarıkaya, Şemdinli iddianamesinin içerisine Yaşar Büyükanıt’ın adının cemaatçi hâkim ve polis şefinin yardımıyla eklediğini anlattı. Sarıkaya, darbe girişimi sonrasında tutuklanan Yargıtay üyesi İlhan Kaya’nın kendisine Hoca Efendi’nin, “böyle bir kahraman çıkmış, kendisine ve ailesine ölünceye kadar bakılacak, bu da size bir vasiyetimdir” dediğini söyledi. Sarıkaya’nın Cumhuriyet’in ulaştığı. itirafları özetle şöyle:
Devamı »
Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ı Şemdinli olaylarına ilişkin “çete kurmakla” suçlayan ve hakkında dosya hazırlayan dönemin Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Fethullah Gülen cemaati soruşturmasını yürüten savcı Serdar Coşkun’a giderek çarpıcı itiraflarda bulundu. Halen Ankara Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapan ve tanık olarak ifadesi alınan Sarıkaya, Şemdinli iddianamesinin içerisine Yaşar Büyükanıt’ın adının cemaatçi hâkim ve polis şefinin yardımıyla eklediğini anlattı. Sarıkaya, darbe girişimi sonrasında tutuklanan Yargıtay üyesi İlhan Kaya’nın kendisine Hoca Efendi’nin, “böyle bir kahraman çıkmış, kendisine ve ailesine ölünceye kadar bakılacak, bu da size bir vasiyetimdir” dediğini söyledi. Sarıkaya’nın Cumhuriyet’in ulaştığı. itirafları özetle şöyle:
Devamı »
Etiketler:
Alican Uludağ,
Cumhuriyet yazarları,
genel,
Türkiye
Yeni felaketlere doğru - Tünay Süer
15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 17 gün geçmesine rağmen tehlike geçmedi diyen AKP iktidarı halen kitleleri bedava taşıtlarla meydanlara taşıyor.
İyi güzel de bu toplamaların artık AKP propagandasına dönüşmesini görmekteyiz.
Yani işin tadı kaçmaya başladı bence.
Başbakan Binali Yıldırım konuşmalarında başkomutanımız, cumhurbaşkanımız Erdoğan diyor.
Meydanlarda Erdoğan posterleri ve “Domra” şarkısı çalınıyor.
Domra şarkısı bildiğiniz gibi Erdoğan’ın seçim şarkısıdır.
“Göründüğü gibi olan
Gücünü milletten alan
Recep Tayyip Erdoğan” diye uzayıp gidiyor…
TGRT ve Kanal 7 de durmadan AKP li guruplar gösterilirken Erdoğan’a övgüler yağdırılıyor.(Diğer bu tür kanallara bakmadığım için bilmiyorum.)
Meydanlarda kardeşlik, birlik ve beraberliğimizi gösterecek demokrasi nöbetiydi hani bu?
Sonra nedir bu Kanun Hükmünde kararnameler?
Efendim asker sivilleşmeliymiş…
Devamı »
İyi güzel de bu toplamaların artık AKP propagandasına dönüşmesini görmekteyiz.
Yani işin tadı kaçmaya başladı bence.
Başbakan Binali Yıldırım konuşmalarında başkomutanımız, cumhurbaşkanımız Erdoğan diyor.
Meydanlarda Erdoğan posterleri ve “Domra” şarkısı çalınıyor.
Domra şarkısı bildiğiniz gibi Erdoğan’ın seçim şarkısıdır.
“Göründüğü gibi olan
Gücünü milletten alan
Recep Tayyip Erdoğan” diye uzayıp gidiyor…
TGRT ve Kanal 7 de durmadan AKP li guruplar gösterilirken Erdoğan’a övgüler yağdırılıyor.(Diğer bu tür kanallara bakmadığım için bilmiyorum.)
Meydanlarda kardeşlik, birlik ve beraberliğimizi gösterecek demokrasi nöbetiydi hani bu?
Sonra nedir bu Kanun Hükmünde kararnameler?
Efendim asker sivilleşmeliymiş…
Devamı »
Hop Dedik Başımıza Gelmedik Kalmadı - Güner Yiğitbaşı
İki gün önce yazdığımız “HOP DEDİK!” başlıklı makalemizde, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tatafından çıkarılan Olağanüstü Hal Kanun Hükmündeki Kararnamalerinin( OHAL KHK) bazı hükümlerinin, Anayasanın 121 ve Olağanüstü Hal Kanununun 4. maddelerine aykırı olduklarını, OHAL KHK. leriyle;ancak, olağanüstü hal ilanını gerekli kılan konularla,olağanüstü halin gerekli kıldığı tedbirlerle ve süre itibariyle de olağanüstü hal dönemiyle sınırlı olarak, geçici düzenlemelerin yapılabileceğini, Bakanlar Kurulunun ise,Anayasanın ve ilgili yasanın amacını ve verdiği yetki sınırlarını aşarak,olağanüstü halin ilanını gerekli kılan konuların dışında, ordumuzu ve devletimizi yeniden dizayn eden, ancak Mecliste iktidarıyla muhalefetiyle enine boyuna tartışılarak çıkarılması gereken kanun konusu olabilecek ve öncelikli de olmayan kalıcı ve süreki düzenlemeler yaparak, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin sınırlarını aştığını, görev ve yetkisini kötüye kullandığını, bu nedenle adı OHAL KHK si de olsa; bu kararnamalerin, olağan bir kanun hükmünde kararname ve yasa gibi muameleye tabi tutularak,Anayasa Mahkemesinin denetimine tabi olacağını, Anayasa Mahkemesinin de bu konuda içtihatlarının bulunduğunu savunmuştuk.
Devamı »
Devamı »
Bilmiyordum Savının Dayanaksızlığı - Gündüz Akgül
15 Temmuz 2016 günü Silahlı Kuvvetler içinde Fetocu denilen bir gurubun başarısız bir darbe girişiminde bulunması, birçok gerçeği gün yüzüne çıkardı…
Yıllardır orduda, emniyette, yargıda, eğitimde ve bürokrasinin diğer bölümlerinde kök salan Fetullah Gülen örgütlemesini görenler, bu tehlikeyi avazları çıktığı kadar bağırarak ilan etmelerine karşın, gelmiş geçmiş tüm iktidarlar, oy ve iktidar olma uğruna görmezden gelerek bu örgütlenmeye göz yumdular…
Ne zamana kadar?
17-25 Aralık olaylarının açıklandığı güne kadar…
Darbe girişiminden sonra, bilmiyordum? Farkında değildim? Tahmin etmiyordum? Diyenlerin savlarının dayanaksızlığı da anlaşıldı…
Devamı »
Yıllardır orduda, emniyette, yargıda, eğitimde ve bürokrasinin diğer bölümlerinde kök salan Fetullah Gülen örgütlemesini görenler, bu tehlikeyi avazları çıktığı kadar bağırarak ilan etmelerine karşın, gelmiş geçmiş tüm iktidarlar, oy ve iktidar olma uğruna görmezden gelerek bu örgütlenmeye göz yumdular…
Ne zamana kadar?
17-25 Aralık olaylarının açıklandığı güne kadar…
Darbe girişiminden sonra, bilmiyordum? Farkında değildim? Tahmin etmiyordum? Diyenlerin savlarının dayanaksızlığı da anlaşıldı…
Devamı »
Kaydol:
Yorumlar (Atom)

















